dört

112 23 2
                                    

" 'Elveda' dedi, 'seni gördüm..." Elinin arasındaki parmaklara dokunurken tane tane şiir okuyordu, Kang Yeosang tam karşımda Jongho'ya olan son şiirini okuyordu.

Şiiri bitirmesi için bekledim. Geldiğimin farkındaydı ama bölmeyeceğimi de bildiği için o da okumayı sürdürmüştü. Şiir bittikten sonra Jongho'nun parmaklarına dokunurken birkaç adımla yaklaştım ona doğru.

"Nakil ambulansı gelmek üzere."

Başını salladı, ardından son kez olduğunu bildiği için uzun uzun gözleri kapalı uzanmış sevgilisini izledi.

Jongho bize Yeosang'ı anlatırken melek diye bahsederdi ondan. Ve şimdi, yıllar geçmesine rağmen yaşıyorkenki sevgisine bu denli bağlı kalması bana bir meleğin vazifesine ve tanrısına duyduğu sadakati anımsatıyordu.

"Birkaç adamı ailesinin evine yolladım. Özellikle getirmelerini istediğin eşya varsa söylersin."

Yeosang yanıma geldiğinde başını salladı yalnızca. Nakil için izin verdiğinden beri daha az konuşuyordu. Hala emin değil gibiydi ama yaptığının doğru olmadığının farkındaydı.

Jongho kendi izin vermişken biz yıllardır bunu geciktirmeye çalışıyorduk.

Odadan çıkarken konuştu: "Boş odalardan birini Suji'ye vereceğim." Ufak bir kızın bizim aramızda yaşaması fikri hala garip geliyordu. Tamam yalnızca arkadaş grubu olarak kalıyorduk bu evde yani bilgiler veya silahlarımız gibi şeylerin birçoğu burda değildi ama planları kendi aramızda burada kararlaştırıyorduk sonuçta.

Küçük bir kızı aynı ev içinde bunlardan ne kadar uzak tutabilirdik bilmiyordum. Yine de Yeosang kendi sorumluluğunda olduğunu söylediği için hepimiz yeterince güvenmiştik elbette.

"Siz ne yapmaya karar verdiniz? Wooyoung ne zaman gidiyor?"

"Yarın akşam görüşeceğiz."

Yeosang konuşamadan Wooyoung'un sesini duydum: "Tek gideceğim. Kız kardeşimi öldürmesini göze alamam."

Doğru, en son Wonwoo ile kumarhanede konuştuğumuzda ,pek de konuşamamıştık gerçi, Minjeong üzerinden tehdit etmişti bizi. Başka birini istemiyor yalnızca Wooyoung'la konuşmak istiyordu.

"Minjeong onun öz kardeşi değil miydi? Gerçekten, üvey kardeşi için öz kardeşini öldürür mü ki?"

Yeosang'ın sorusu beni düşündürse de Wooyoung tereddüt etmeden evet dedi. Minjeong aslında Wonwoo'nun öz, Wooyoung'un ise üvey kardeşiydi ama o da abisinin neler yaptığını bildiği için Wooyoung'u öz abisi olarak görüyordu.

Koridorda ayaküstü konuşurken Mingi ve yanında iki kişi bize doğru geliyordu. Anlaşılan görevliler Jongho'yu almaya gelmişti.

"Ben gidiyorum." Yeosang dışarıya doğru ilerledi. Ambulansla beraber o da hastaneye gidecekti. Hiçbir saniyeyi kaçırmak istemiyordu.

Mingi adamları kısaca bizimle tanıştırdıktan sonra Wooyoung'u onlarla gönderdi. Koridorda baş başa kaldığımızda ikimiz de konuşmuyorduk. Genelde olduğu gibi bu kez de aynı şey olmuştu. Mingi ile yalnız kaldığımda her şeyi dışarıya yansıtabiliyordum. Bir sorun varsa bunu söylemesem bile anlayacağını bildiğim içindi belki de bu davranışım.

Arkadaşımın saatler sonra gerçekten bir ölü olacağı o an zihnime dank etmiş gibiydi. Diğer arkadaşımsa kardeşi için gideceği yerden ölmeden geri gelebilecek miydi belli değildi.

Her şey hala kötüydü. Hiçbir şey düzelmiyordu.

Sessizliğin sürdüğü koridorda derin bir nefes alıp bıraktım. Ağlamak istemiyorum.

Mingi önce saçlarımı hafifçe karıştırdı, sonra da elini omzuma koyup kendi odamıza doğru yürütmeye başladı beni.

"Düzeleceğiz." Dedi yalnızca. Tek bir kelimesi bile sonsuz bir güvene neden oluyordu.

Bu güvenin boşa çıkmaması için her şeyi göze alırdım.

—-

Yeosang'ın okuduğu şiirin tam hali:

Melek

Kapılarında cennetin güzel melek
Duruyordu, parıldayan, öne eğik başıyla,
Karanlık ve isyancı şeytan
Uçuyordu cehennemin uçurumunda.

İnkârcı ruh, kuşkucu ruh,
Bakıyordu lekesiz ruha
Ve istem dışı sıcaklığını duygululuğun
İlk kez duydu içinde, bulanıkça.

"Elveda," dedi, "seni gördüm,
Ve sen boşuna parlamadın bana:
Göklerde her şeyden nefret etmedim,
Ve her şeyi hor görmedim dünyada."

-Aleksandr Sergeyeviç Puşkin-

kings vs jesters ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin