on

69 14 10
                                    

"Sence beğenecek mi?" San yatağın üstündeki elbiseye bakarken milyonuncu kez soruyordu bunu bana. Anlamıyordu, güzeldi işte. Bana hiç böyle hediyeler almamış olduğu ve ikide bir onay almaya çalıştığı için gittikçe sinirleniyor gibiydim.

7 yaşındaki bir çocuğu kıskanmam gayet normal. Sevgiliniz Choi San olduğunda her şey mümkün sonuçta, kimi kıskanacağınızı bilmiyor olmanız bile mümkün hatta.

"Tabii ki beğenecek. Baksana ne kadar güzel." Bıkkınca konuşmamı fark ettiği için hemen bana doğru döndü. Kollarımı göğsümde birleştirmiş bakıyordum ona. "Sinirli gibisin?" Dedi. Gibi mi? Öyleyim zaten, aptal.

"Sinirliyim çünkü." Dedim, gizlemeye çalışmıyordum zaten. Bana yaklaşıp dirseklerime koydu ellerini. Kollarımı çaprazlamayı bırakmam için yapardı böyle, ben de genelde uymazdım ona. Birbirimizin dediklerinin tersini yaparak yaşadığımız bir ilişkimiz vardı sanırım. Kardeş ilişkileri gibiydi bizimki biraz daha.

"Sana hediye almadığım için?" Göz teması kurmaya çalışıyordu şu an muhtemelen. Ve ben sırf istediğini alamaması için onun dışında her yere bakıyordum.

Başımı salladım. Beni geçtim, kimseye hediye aldığını görmemiştim. Bir anda sırf çocuk olduğu için de olsa birine hediye alması kırgın hissettirmişti. Tanrıya şükür en azından hediye aldığı kişi Suji'ydi. Başka birine hediye almış olsaydı daha da kötü hissettirirdi muhtemelen.

"Sana almadığım için özür dilerim." Dedi, sesi daha kısıktı. Pişman hissetmişti sanırım. Vücudumu birkaç kere hafifçe itti. Ona bakmam için uğraşıyordu. Tamam başta kötü hissetmesini isteyen bendim ama şu an niye normalden daha duygusal olmuştu bu an anlayamamıştım.

San'ın hissettiği her şeyi ben de hissediyormuşum gibiydi. Az önce onda oluşan pişmanlığın aynısını omzumda hisseder olmuştum sanki. Uzatmaktan vazgeçtim, zaten kaybettiğimiz insanlar varken bir de üstüne şakalaşmaya çalışırken ayrılırsak bu hiç iyi olmazdı.

Kollarımı birbirinden ayırıp vücudumun yanında hafif açık tuttum ve hemen ardından San'ın sarılışını hissettim. "Hiç de ayrı kalamıyorsun benden bakıyorum da." Dedim gülerek. Boynuma bastırdığı dudakları daha da büyük gülümsememe neden oldu. "Sen değil miydin herkes benim peşimde dolaşır durur diyen." Dedi birkaç yıl önce ilk tanıştığımızda ona karşı söylediklerime laf değdirerek. Yalan değildi, insanlar her zaman isteklerimi yerine getirir hatta bazen kendi istekleriyle kölem gibi davranmaya çalışırdı -ki bu çok saçmaydı-
San ile sevgili olduktan sonra eski hayatım değişmişti elbette. Özlediğim falan da yoktu. Kollarımdaki bu adam yıllarca etrafımda yer edinmiş herkesten çok daha değerliydi.

"Aslında sana da hediye aldım."

"Ne?" Hemen ayırdım onu kendimden. Madem bana da hediye almıştı niye öncesinde böyle davranıyordu? Aptaldı işte! "Nerede peki?" Heyecanlanmıştım biraz ve bu sesimle yüz ifadelerime yansımıştı hemen. "Sakladım. Bulursan, senindir." Gülümseyerek baktı bana. Dalga geçiyordu resmen benimle.

Ne yani nerede olduğuna dair hiçbir bilgimin olmadığı bir hediyeyi mi arayacaktım şimdi? Ölürdüm daha iyi.

Biraz gururlu biriydim sanırım ama bu gururun yanı sıra hediyeyi direkt onun ellerinden alma isteğim de vardı. Hediyeyi bana uzatsın, sonrasında benim de ona hediye alacağıma dair ona söz vereyim, gülelim, sarılalım veya bunun gibi şeylerle her şey güzel geçebilsin istiyordum, tek başıma bir hediyeyi arayıp bulmayı değil.

San benim halinden memnun olmayan ifademe gülüp beni odada yalnız bıraktı. Mahvedecektim onu. Önce hediyeyi bulacak sonra o hediyeyi kafasına atacaktım.

Aptal adam.

——

fvn/kvj Wooyoung ve aptal kelimesi birbirleri için yaratılmış gibi hissettiriyor ondan bölümde baya sık vardı xlsmxpsöoxmsşx

Azıcık da woosan moment alalım dedim kısa da olsa yazıp atıyorum o yüzden

Dördüncü perdeyi resmi olarak kaosun başlangıcı ilan etmek istiyorum teşekkürler💀

İyi geceleeer✨✨💃🏻💃🏻

kings vs jesters ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin