on altı

80 15 63
                                    

—-

"Yeos, hadisene!"

Suji'nin gömleğimi çekelemesiyle telefonu kulağımdan uzaklaştırıp ona baktım. "Biraz beklemelisin, önemli." Telefonu işaret ettiğimde gülümseyip başını salladı ve ellerini de çekti. Hemen yanımda kocaman açtığı gözleriyle etrafı inceliyordu. Daegu'ya ilk kez geldiği için çok heyecanlıydı, öyle ki etrafı izlerken bile bir yandan zıplıyordu. "Kayıp mı oldun? Neredesin?" Hongjoong telefonun diğer ucundan bana güldü. "Kendi şehrimde nasıl kaybolmamı beklersin? Geldim, yolun karşısındayım." Telefonu kulağımdan çekip baktığımda yolun kenarında durmuş olan beyaz arabayı gördüm. Hongjoong içinden el sallıyordu bize doğru. Ben ve Suji'den birkaç gün önce gelmişti o, eski okulundaki mezun toplanmasına katılmak içindi.

Annemin durumu kötüleşiyor gibiydi, bu yüzden ben de gelmiştim. Ve tabii en azından kendisi tatildeymiş gibi olması adına Suji'yi de yanımda getirmiştim. Daha doğrusu o evde ben yokken diğer olaylardan ne kadar ayrı kalabilirdi emin olamadığım içindi onu da yanımda getirmem.

"Hadi gidelim, tatlım." Telefonumu cebime koyduktan sonra boştaki elimi ona doğru uzattım. Hemen gülümsemeyi bırakmadan elimi tuttu; yolun karşısında, arabanın içinden komik suratlar yapan Hongjoong'u görünce kıkırdadığını duydum.

Suji'nin bize çabucak alışmış olması mükemmeldi.

Bir elimle bavulu hareket ettirirken Suji'yi de hafifçe benimle yürümesi için çektim. Elimi tutup bana ayak uydurmaya başladığında boş olan yoldan karşıya geçip arabadan inmiş bizi bekleyen Hongjoong'un yanına gittik.

Suji yanına geldiğimiz gibi elimi bırakıp ona sarıldı. İşte, küçük bir kız çocuğunun size olan sevgisi bu kadar sürüyordu. Başka bir sevdiğini görene kadar. Hongjoong onu etrafında bir tur döndürüp tekrar yere bıraktığında başı döndüğü için yalpalayıp ilk bulduğu yere, yani benim gömleğimin ucuna tutundu. Elimi omzuna koyup düşmemesi için destek verdim. Bir yandan Hongjoongla selamlaşıyordum. Suji kendine gelene kadar Hongjoong bavulu arabaya koymuştu bile.

"Annem nasıl?" diye sordum Suji'yi arabaya oturttuktan sonra. Kapı kapalı olduğu için biraz daha rahat konuşabiliyorduk en azından şu an. "Pek de iyi sayılmaz." dedi üzgün bir ifadeyle. Biz gelene kadar annemle kalıp onunla ilgilenmişti.

Annem yaşlılık ve hastalıkların getirisi yüzünden artık kendine bakmakta zorlanıyordu. Önümüzdeki birkaç günü onunla geçirmeye karar vermiştim bu yüzden. Birini daha doğru dürüst vakit geçirmeden kaybedemezdim.

Cevap vermeden başımı salladım yalnızca. Birkaç dakika önce omzuma koyduğu elini çekip başıyla arabayı işaret etti. İşaret ettiği yere baktığımda araba camına buharla resim çizmeye çalışan küçük kızı gördüm. Yüzüme her zamanki gülümseme yerleşti, bir zamanlar benim de böyle olduğumu hatırladım. Onun yaşından çok daha fazla yaşa sahipken hem de. Yirmilerimin başındayken bile, bir çocuğun düşüncelerine sahiptim.

Ve sonra bir gün sevgilim benden ayrılmak istediğini söyledi. Artık nefes bile almayan eski sevgilim. Ondan sonraki birkaç ay ne yapacağımı bilmiyordum, çoğu zaman olduğu gibi Hongjoong o zamanlarda da yanımdaydı ve beni teselli etmeye çalışıyordu. Sanırım ilk o zamanlarda çocukluk hissim gitmeye başladı. Vakit geçtikçe içinde olduğum kasırga büyüyor gibiydi.

San'dan ayrılmış olmak o zamanki ben için boşluğa düşmekten farksızdı. Sonu gelmeyen bir düşüş gibiydi. Bu yüzden tekrar barışmak için elime gelen ilk fırsatı kullandım, sonuçlarını düşünmeden hem de.

Ayrılmamızın üstünden birkaç ay geçmişti ki bir arama almıştım; Seul'de yaşayan, adını yalnızca birkaç kez magazinle alakalı bazı şeylerde duyduğum Jung Wooyoung beni aramıştı. Arkadaşı ve eski sevgilisini barıştırmam için.

kings vs jesters ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin