🕊️3/2 🕊️ UMUDUN IŞIĞI

423 31 5
                                    


Kimse arayıp sormamıştı, Nazlıcan'ı gitti gideli...
On altı yaşında kefen bile giyemedi taze bedeni.

Bilmemişti adını kimseler uzunca bir süre,,,
Çığlık oldu sesler bir anda yükseldi göklere.

Protestolar, mitingler yapıldı, katiline söğe söğe
Kanun çıkarılsın istendi atıfta bulunarak meclise

Gencecik kıza bu sonu hazırlayan kimdi? ..........
Namus diyerek anlına hedef alan kimdi? ..........
Kanun için Karar vericiler kimdi? ........................
Kadına dair mücrim yutkunuş ne zaman bi-ter- ki!...??

(alıntıdır)

Gecenin sessizliği kol geziyor, Elbi'nin içindeki huzurluk yoldaş oluyordu ona. Gelen aşiret büyükleri, indilerilen yemekler, patlayan silahlar Dadaman aşiretinin varlığını ve büyüklüğünün ispatı gibiydi düşmanlarına. Vârisleri, veliahtları gelmişti ne de olsa. Biz buradayız der gibi gürültü etmek erkekliklerini gösteriş biçimleriydi.

Elbi'nin karşılığında Umut özgürlüğüne kavuşmuştu. Arif ağa bundan gayet memnun bir şekilde göğsünü kabartarak otururken , Umut bu dönüşün nedenini henüz bilmiyordu. Küçük sümüklü cadısı; canının önüne kalkan oluyordu, o ise bundan habersizdi.

Elbi derin bir nefes alıp gizlice çıktığı terasta karanlık bir köşeye sığınmış sessiz göz yaşları döküp gökte parıldayan yıldızlara bakıyordu. Belki ordan bir kurtuluş ipi salınır da alırdı onu bu konaktan. Umut etmek hep acıydı da, bu defa bambaşkaydı o acı. Yalnızlık da yüklenilmişti acısına. Sözde ablası olan kız bile yanında değildi. Halbuki tek yoldaşı dayanak olabilirdi ona. Yıllarca aynı acılara göğüs germemişler miydi? Şimdi neden yanında yoktu? Ona yardımcı oldu diye mi? Hıçkırığı boğazına dizilip kollarını bedenine sararken;
"Çok ihtiyacım var bacım. Yok oluşuna değil... Geçecek demene ihtiyacım var! Gel be gözü kör olası! Yalandan da olsa bana 'geçecek' de Allah'ının aşkına... " arttı hıçkırıkları, kalbinin kırıkları da peşinden... Döktü yağmurlarını yanında olmayan dayanağına. Yalanlar da yıkıyordu dünyasını başına. Yalan mıydı be ablalığın! Uğruna canımı feda ettim Yazel... Karşılığı sırtıma yediğim keskin bir hançer miydi? Acımıyor babamın yaptıkları! Yaralarım kanamıyor, içimde açtığın boşluk kadar. Çıkmayacak Yazel, o hançer sırtımda so nefesimi verene dek kalacak....

Yoktu bahtsızın göz yaşlarının sonu. Daha yolun başında gireceği savaştan habersiz tüketiyordu kendini şimdiden...

Annesi, yaşlı babasının koynunda göz yaşı dökerken o da gizli gizli bir nebze özgürlük saydığı gökyüzü altında döküyordu yağmurlarını. O hain çıkmazdı değil mi? İçine anlatırdı dertlerini, çözüm yoktu nasıl olsa. Cevap veren olmasa da olurdu! Tesellilerini de kendisi yapıyordu.

Önüne serilen cam kırığı dolu geleceğe nasıl adım atacaktı? Sadece beş günü kalmıştı. Beş gün sonra aşiret ağaları toplanacak hüküm herkes içinde bildirilecekti. Yok muydu bu işin kısa yolu? İnfazı verilse olmaz mıydı? Daha fazla nasıl ağlanırsa ağladı...

Dök göz yaşlarını Elbi, ne gelir ki elinden. Kime yapma diyeceksin? Kime etme, eyleme diyeceksin? Baban veriyor, sığınağın, dünyan...Ettiğin yanına kalmasın be baba! Baba demeyi bile yakıştırmadığım adam... Gün gelsin yaptıkların canına, ruhuna eziyet etsin. Kıymetimi öyle bir anla ki, ulaşama ama bana. Kızım diyeme... Nasıl ki bunca yıl hasret kaldım kızım diyişine, sen de öyle ızdırap içinde sana gelmemi bekle...

ELBİ'NİN UMUDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin