🕊️4/2 🕊️ UMUDU FISILDA

506 43 4
                                    

Bölüm goncabeyza a ithaftır. 🩷











Haydan bir tokat gelmişti Umut'un varlığına. Öyle ki darmadağın olmuştu bu sözler karşısında. Bir hayatı kurtarmak adına çabalarken ne diyordu bu kadın?

Hayırlı olsun karın...

Şimdi de Elbi'nin günahını Umut'un boynuna mı doluyordu adı töre olan eli kanlı sinsi katil...

Ne kadar dile kolaydı! Birinin kaderinin yolunu çizmek nasıl da basite alınıyordu!

Titredi Umut. Ezildi kalbi. Sahi bu insanların kalbi yok muydu?

"Sen ne dersin hala! "

Kükreyişi halasını titretirken içten içe, geçmişin kökleri sayesinde kendinden ödün vermeyip, " Bu sana son sözümdür oğul. Dediklerimi duymuşsun. Şimdi ne istersen yap. Ama unutma ki Kalbimi o itin yanında değil, senin kanatların altında görmektir murâdım. Hep hayalimdeydi kucağınızda bebelerinizle sizi bu çatı altında görmek. Şimdi ne yapacaksan yap! Yarın gece aşiret ağaları gelecek, hüküm kesin olarak indirilecektir! " diyerek bir daha yeğenine bakmadan çekip gitti mutfaktan.

Umut tezgaha tutunup bir süre üzerindeki şoku atamadan kaldı öylece. Ne yapıyordu bunlar böyle? Şimdi de hem kendini hem Elbi'yi yakacaktı bu çözüm. Asla... Asla kabul edilemezdi! Edilmeyecekti!

Tezgahtaki bardağı karşı duvara atıp bağırdı.

" Andım olsun o kızı istemediği hiç bir yere göndermeyeceğim! Zorlamayacağım!"

Çıkıp gitti konaktan. Deli damarları atmış elleri titrerken kin güdüyordu Cihan ağaya. Ana, babasının katiline... Gözünden yaşlar döküldü Umut'un. Bir can daha feda etmeyecekti! Vicdanını asla gömmeyecek o pisliğe teslim etmeyecekti o günahsızı. Ağlıyordu o küçük kız için. Gökyüzüne hasret bir güvercindi o. Asla zincire vurdurtmayacak, kanatlarını kırmayacaktı!

Elbi de duvar dibine çökmüş ağlıyor, mavi gözleri katran karasına dönüşüyordu. Bir bir kesilen umutlar, yoluna cam kırıkları seriyordu.

Küçük Elbi kadın olma yolunda küçük küçük adımlar atıyor... Celladının eline vereceği bedeni değil sadece. Benliği, umutları, geleceği... Ruhuna da acılar bulanacak. Yalnız bir kalp var ki, en çok da o acıtacak...

Bir kadın dökmemeliydi bu kadar göz yaşını. Hem de böyle bir konu için... Hayatının her kararı sevindirmeli, gülümsetmeliydi her daim. Ve bir erkek asla hüküm vermek için, zorla bir şeyleri kabul ettirmek için değil; sevmek için, kalbine sokmak için almalıydı bir kadını. O göz yaşları anca mutluluktan akmalıydı.

Hayaldi....

Keşke her hayal bu kadar basit olsaydı. Bir kadını gülümsetmek çok kolay, ağlatmak bir o kadar zordu.

Çok ağlattılar Elbi'yi. Elbi gibileri...

Cihan ağanın o sert bakışları gözünün önüne geldikçe ürküyor, daha çok ağlıyordu. Gözü karşısındaki bardağa kaydı. Derin bir nefes alıp kitlendi bir süre... Belki de kendi hükmünü vermeli, en azından bir konuda özgürlüğü tatmalıydı. Sildi göz yaşlarını. Dudakları tıpkı elleri gibi titrerken duvara tutunup kalktı ayağa. Attığı ufak adımlar tıpkı bir bebeğin o minik ilk adımlarını anımsatıyordu.

Kim bilir... Belki de ölüm yoluna atılan adımlarda küçülüp o bebek haline dönüyordu insanoğlu. Bundan sebepti o minik adımlar. Uzandı bardağa Elbi. İki damla gözyaşı firar edip durmadan yanaklarından kayıp çenesinden aşağı düşerken dönen dünya durdu sanki. Biraz havaya kaldırdı elinde tuttuğu ölüm yoluna gideceği bileti. Bir süre bardağa baktıktan sonra parmaklarını tek tek açıp bıraktı elinden. Yere düşüp onlarca parçaya bölünürken çaresiz bir güvercinin göz yaşları döküldü bir bir.

ELBİ'NİN UMUDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin