🕊️ 5 🕊️UMUDUN SESİ

383 47 15
                                    

Kadını küçümseme, saygı duy! Çünkü o hem seni dünyaya getiren hem de cennete uIaşman için var oIan kutsaI bir geçittir.



Büyük  gün  gelip  çatmıştı Dadaman  aşiretinin konağında. Sabahın  erken  saati  olmasına  rağmen   herkes  ayağa kalkmış,  hazırlıklar  büyük  bir  dikkatle  yapılıyordu.  Arif  ağa misafirleri konusunda  çok  hassastı.  Her daim  misafir  perverliği ile dilden düşmeyen  bir  ağaydı. Şimdi  tüm  aşiretlerin bir araya geleceği  günde  en küçük  bir  hata dahi affedilmezdi onun  için.   Bir yandan erkek  tarafında  soluksuz  çalışılırken  diğer  taraftan  mutfağın başında  Roje hatun vardı.  Evi baştan  ayağa  kaldırıp  temizletme görevi de Dilber Hatuna  kalmıştı.   Elbi'nin  annesi  ise getirilen kıyafetleri  kızına giydirip  akşama hazırlamak  için  görevliydi.  Arif  ağa  eğer  hüküm  bu yönde  verilirse    kızı direk götürebileceklerini söylemişti.  Bu yüzden  hazırlıklı  olmak  için giydiriliyor, hazır  ediliyordu.

Kan yerine  verilmişti ya,  bir eşya  gibi gidecek  olması kaçınılmazdı.  Daha niceleri  gelinliksiz,  düğünsüz, zılgıtsız çıkardı baba evinden.  Gideceği  yer  koca evi değil,  zulümün kucağıydı.  Sanki tüm cinayetleri işlemiş  gibi...  Günah  küçük  bir  yüreğe  yüklenir,  hesabı  öyle  kesilirdi.  Baba evi  yasaklanır,  bir ömür özlem taşırdı  o acının  yanında. 

Elbi gitse şimdi,  bir annesini, Emir'i bir de Karacasını özlerdi.  Ne sırtında  dağ olan babası,  ne de kız kardeşi  uğruna  dünyayı  sallayacak abileri vardı.   Bir kez  daha kahroldu genç kız, o kefen  niyetine olan kıyafetlere bakarken. 

Abilerine ne yüzle  bakacaktı mahşer  yerinde... Kanlarınızı döken  katillere  karı oldum nasıl  derdi?   Göz yaşları  durmaksızın  akarken;

" Affedin... " kelimesi döküldü  dilinden  nefesi  kesilircesine. 

Elleri titriyor,  o korkunç  adamı gece görecek olmak bile kalbini  sıkıştırıyordu.  Nasıl  baş koyardı aynı yastığa bir cani ile!  Yüreği  nasıl dayanırdı!

Bileğine  baktı.  Dün ki   eseri  derin  bir  çizik bırakmış,   sonra  kendi yarasını  sarmak zorunda  kalmıştı.  Annesinin boynunu büküp, bir evlat  acısı  daha  tattırmayacaktı ona.  Yetmişti göz yaşı!  Şimdi  de evladı  gidip gelmeyecek  olsa bile yaşayacaktı.  Azap içinde  olsa da annesine  haber göndere bildiği takdirde iyi olduğunu  söyleyecekti.  Daha fazla üzülmesine,  ölüme  yaklaşmasına  izin vermeyecekti, yaşı küçük kalbi kocaman Elbi.

"Kuzum..."

Annesinin  sesi ile başını  kaldırdığında kendi gibi bir  yıkıntı  gördü. 

"Annem..." derken sessiz  göz yaşları  hıçkırıklara döndü. Neden bu lanet yaşlara söz geçmiyordu! Annesi sımsıkı  sararken, kokusunu  son kez çekiyordu  içine.  Biliyordu çünkü ; bir gidiş varsa... Dönüş  asla olmayacaktı.  Kimse  bu ananın yüreğine  acımayacaktı.  Ne gençliğini  heba ettiği kocası... Ne de diğer ağalar.  Hele  Cihan  ağa bu nefretle  kök söktürecekti küçücük  kızına. 

Bir ağlayış ki yürekli yakıyor,  nefesleri  kesiliyordu.  Bir annenin  yüreği  daha yanarken,  bir evlat  daha törenin  ağına kapılıp  infazına baş eğip çaresizce kabul ediyordu.

Gözlerini kaparken  Umut'u düşündü.  'Kurtaracağım  seni..'  demişti. Ama bu sabah kahvaltı masasını hazırlarken  bileğine  baktığını  görmüş sonra  ardından  gözlerine  odaklanmıştı.  Anlamıştı  zeki adam intihar  girişiminde bulunduğunu. Öyle  bir  bakışı  vardı ki,  titretmişti Elbi'yi. Sinirinden  çatalı masaya  atıp  gitmişti.  Umudunu da kaçırmıştı böylece.

ELBİ'NİN UMUDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin