13. BölümMelisa'nın bakış açısından
Rezef, burada olduğumuzun farkındaydı. Bütün bu anıları bilerek karşımıza çıkartıyordu. Deliye dönmüş bir şekilde etrafıma bakınıyor ve Rezef'i arıyordum. Burada bir yerde olmalıydı. Bizi izliyor ve içinde bulunduğumuz bu sıkıntılı durumdan keyif alıyor olmalıydı.
Ben gözlerimle Rezef'i ararken diğerleri çok daha farklı alanlara dağılmıştı. Rüya olarak düşündüğümüz bu durumdan nasıl çıkacağımızı düşünüyorlardı. Ben bunu çoktan denemiştim. Her zaman olduğu gibi rahatça uyanamıyordum.
Kaçış yolu olarak seçtiğimiz her yer bizi daha da dibe batırıyordu.
Kendi ölümümün canlandırmasını görmeye hazır mıydım bunu da bilmiyordum. Hâlâ bazı geceler kabuslarıma konu oluyordu. Bütün bu düşünceler ile ayaklarım geri geri gitti. Görmek istemediğimi fark etmem çok sürmedi.
Kaçarak Rezef'i memnun etmeyecektim.
Evren, mor renkli gökyüzüne şaşkınlıkla baktı. "Bu sefer ne?" diye sordu. Arka cebindeki kılıca uzanmaya çalıştı ama uzandığı yerde hiçbir şeye ulaşamayınca afalladı.
Evren'e dönüp "Ölümümüz." Dedim. Sesimi sabit tutmak çok zordu. İçten içe kırılıyordum. Kalbime her saniye artan sancılar giriyordu.
Verdiğim kısacık cevaptan sonra Evren, yüzüme bakakaldı. Duyduklarını teyit etmek amacıyla "Ölümümüz mü?" diye mırıldandı. Gözlerini kaçırdı ve çevremizi süzmeye başladı. Büyük ihtimalle birazdan ölecek olan kendisini arıyordu.
Gözlerim hemen karşımdaki iki kişiye takıldı. Çok uzakta oldukları için kim olduklarını yanlarına yaklaşana kadar anlayamamıştım. Yanlarına yürüdükçe karşımıza arka arkaya bir sürü cansız beden çıkmaya başlamıştı. İris'in öldürdüğü insanlar.
Neler olduğunu görebilecek yakınlığa nihayetinde ulaşmıştık. Evren ve İris vardı. Evren, karşısında kendisini görmesi ile huzursuzca kıpırdandı. Bu anıyı görmek bana tuhaf hissettirmişti çünkü hatırlamıyordum. Sadece İris'in izin verdiği anıları biliyordum. Bu da onlardan birisi değildi.
Evren'in ölümünü ben de ilk kez görecektim.
Diğer Evren, yüzünde hayal kırıklığı ile dimdik duruyordu. Elinde kılıcı sımsıkı tutmuştu. Birkaç metre ilerisinde ise elinde hiçbir silah tutmadan İris duruyordu. Gülümsemesi hariç elinde hiçbir silah yoktu. Bir silaha ihtiyaç duyduğundan da şüpheliydim.
Anıdaki Evren, elindeki kılıcı daha da sıkı kavradı. Elleri titriyordu. Gözlerinin dolmuş olduğunu fark ettiğimde içimde sanki bir şeyler kırılmıştı. Boğazımdaki yumru, bütün vücudumu ele geçirmişti.
Diğer Evren, "İris." diye seslendiğinde sadece ben değil, yanımdaki herkes de heyecandan nefesini tutmuştu.
İris de ona baktı. Islık çalarak bir melodi tutturmayı sürdürdü. Evren'in yanına yürüdü. "En sevdiğim ikiz kardeşim gelmiş!" dedi.
Evren, bir adım geriye kaçarak "Sen değilsin." dedi "İkizim sen değilsin."
İris, dalga geçercesine Evren'in yüzüne baka baka güldü. Elini tam kalbinin üzerine yerleştirdi. "Ah, İkizi ben değilmişim. Ne çok üzüldüm!"
"Bana istemediğim bir şeyi yaptırma İris."
"Ne yapacaksın çok merak ediyorum."
İris, yerdeki ölü kişilerden birisinin kılıcını aldı. "Seni tam bu kılıçla öldüreceğim Evren. Yalvarsan bile seni hayatta bırakmayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beşler Kehaneti
Fantasiaİlk hayatlarında düşman olan ikiz kardeşlerin hikayesi. 2. Kitap. İhanet. Şu an içimdeki en yoğun duyguydu. Her gece kâbuslarla uyanmama sebep olan ve hayatımı mahveden adam karşımda duruyordu. Tam her şeyi düzelttiğimi düşünürken hiçbir şeyin kont...