Bölüm şarkısı;
Yas 18 - Nil Karaibrabimgil______________________________
03 Ocak 1942
(Savaştan sekiz yıl önce, Jeno&Jaemin 18 yaşındayken)Jaemin, bugün 18'ine basmıştı. Artık kanunlar önünde tamamen reşitti ve reşit olmaktan şimdiden nefret etmişti. Bunca senedir yaşadığı yetimhaneden ayrılması gerekiyordu ve gidecek tek bir yeri yoktu. Jaemin küçüklüğünden beri "tuhaf" olarak nitelendirilirdi. Ne yapacağı belli olmaz, neye nasıl tepki vereceği hiç belli olmazdı. Arkadaşı yok denilecek kadar azdı. O yetimhanenin tek tabanca takılan sessiz olduğu kadar gürültücü de olan çocuğuydu. Bugüne kadar gelen ailelere alışamamış hep soğuk davranmıştı. Bu yüzden evlat edinmeyi istemek şöyle dursun bir aile kendisini götürmesin diye yapmadığı şey kalmıyordu. 18'ine girdiğinde de artık çocuk olarak görünmediğinden ayrılma zamanı gelmişti yetimhaneden.
Havaların iyice soğuduğu kardan sonra ayazın bastırmasıyla kimsenin evden dışarı adım atmadığı o günlerde Jaemin yetimhaneden kimseye bir şey demeden kaçar gibi ayrılmış bu soğuk havada açık bulduğu bir dükkana sığınmıştı. Sadece küçük bir bohçası vardı Jaemin'in yanında. Bir de kıyıdan köşeden biriktirdiği bir miktar parası. Yine de yetimhane dışındaki hayata pek çıkmamış Jaemin için gördükleri fazlasıyla ürkütücü geliyordu. Kaç saattir orada öylece oturduğunu bilmiyordu Jaemin. Dükkana ilk geldiğinde dükkandaki en ucuz yiyecek olan rameni satın almış sonra da oturduğu yerden kalkmamıştı. Ürkek bakışlarından mıdır bilinmez dükkan sahibi de sesini çıkartmamış sessizce orada oturmasına izin vermişti. Ancak kapanış saati gelince dükkan sahibi derin bir nefes alıp Jaemin'e ithafen konuştu.
"Oğlum, ne kadar daha duracaksın burada? Kapanış saati geldi."
Tamam, Jaemin buraya gelip kurulduğunda güneş daha batmamıştı ve resmen tüm gününü burada oturarak geçirmişti. Bu durumdan biraz utanç duydu. Resmen kadının dükkanına çöreklenmişti. Jaemin'in yanaklarının al al olduğunu fark eden kadın karşısındaki çocuğun sevimliliğine istemsizce gülümsedi.
"Özür dilerim bayan..."
İsmini ya da soyismini bilmediğinden sessizce bekledi. Teyze gibi samimi bir ithamda da bulunmak istememişti. Olur da karşısındaki kadın tarafından saygısız gibi görünmekten korkmuştu Jaemin.
"Ben Kim Seohyun. Direkt teyze desen de sorun etmem.
Hem sen ne diye özür diliyorsun? Rahatsız olsam saatler önce kovardım seni? Söyle hadi, adı ne senin? Nereden gelir nereye gidersin? Burada herkes birbirini tanır.""Ben Na Jaemin. Yukarıdaki yetimhanedenim. Bir hafta önce on sekiz yaşımı doldurdum."
Gidecek yerim yok demek zor gelmişti genç çocuğa. İnsanın hiç öylece durabileceği bile bir yeri olmaz mıydı? Jaemin'in artık yoktu.
Çocuğun zor durumda kaldığını anlayan Seohyun, oturup konuşup anlaşmışlar yaşlı kadın çocuğun derdini anlamış oturduğu masanın çarprazına bir yer yatağı sermiş orada kalabileceğini dile getirmişti. Yaşlı kadının, gençten tek istediği şey dükkanda çalışıp kendisine yardımcı olmasaydı. Jaemin hemen kabul etti. Ne kadar zor bir iş olursa olsun yapmaya hazırdı. Hem artık yatacak yeri de vardı.
4 Ocak 1942
(Bir gün sonra)Jeno ise bir asker tarafından yetiştirildiği için taşkınlıkları olmazdı. Özellikle annesini kaybettikten sonra sevincini ya da üzüntüsünü de belli etmez olmuş yüzünden bir duyguyu anlamak imkansız hale gelmişti. Jeno için her şey bir düzen içindeydi. Küçük bir ajandası vardı ve saat saat nerede ne yapacağını listelemişti. Her akşam ajandasını yanına alır tüm gününü planlardı. Neredeyse boş geçirdiği bir saati bile olmazdı. Düşünmesini engelleyecek her şeyi yapar yine de düşünmekten kaçamazdı.
Elindeki silahı babasının gösterdiği gibi hedefe yöneltti. Atış saatindeydi ve küçüklüğünden beri atış yapmasından olsa gerek temiz bir şekilde on ikiden vurmayı başarıyordu. Jeno'nun babası oğlunun kendisi gibi asker olmasını istemişti ama kesin bir dille reddeden oğluna karşı çıkmadı. Yine de oğluna silah kullanmayı ve kendini savunmayı öğretti. Bu devirde ikisini de öğrenmek gerekliydi. Ajandasını açıp tekrar kontrol ettiğinde Seohyun teyzesine uğramayı kendine tekrar hatırlattı ve aletleri güzelce toplayıp yerine kaldırdı. Seohyun teyzesi Jeno'nun hayatta olan tek akrabasıydı. Özellikle annesini kaybettikten sonra Jeno'yu yanından ayırmamıştı teyzesi. Adımlarını dükkana giden yola çevirdi. Sonunda geldiğinde içeride genç bir oğlanın iki yaşlı adama yemek servisi ederken görmeyi beklemiyordu. Genç çocuk kendisine doğru dönüp güler yüzüyle 'Hoş geldiniz' dedi. Jeno sadece iki gündür yoktu ve bu güzel yabancı hakkında teyzesinin hiç konuştuğunu duymamıştı. Küçük bir baş selamı verdi genç çocuğa. Sonra teyzesinin sesli bir şekilde yanına gelip yanaklarını sulu sulu öpmesini izledi. Yüzünü buruşturmamak için zor durdu. Öpülmekten nefret ediyordu ama bu kadın ısrarlar onu sulu sulu öpmeye devam ediyordu.
"Hoş geldin oğlum. Jaemin bak bu benim yeğenim. Jeno bu da Jaemin, bana işlerimde artık yardımcı olacak."
Jeno, daha da yanına yaklaşan çocuktan gözlerini ayıramazken Jaemin bu sefer gerçekten gülümsedi. Deminki gibi ufak bir tebessüm değildi bu seferki. Jeno çocuğun gülüşünden gözlerini ayıramazken elini uzattı. Çocuğun zarif eli kendi elinin arasına yerleşti. Garip bir his içine çevrelerken ufak bir gülümseme verip memnun olduğunu söyledi çocuğa. Her şey tamamdı da ilk görüşte bir çocuk niye bu kadar farklı gelmişti ona anlam veremiyordu.
___________________________________
Bu hikayede yazdığım en uzun bölümdü bu👌🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
koparılan çiçekler|| nomin
FanfictionJaemin, ısrarla çalan kapıya doğru adımlarken kapıda onlarca mektubun kendini karşılayacağından habersizdi.