Bölüm şarkısı;
Emre Aydın - Son Defa__________________________________
12 Ekim 1954 (Günümüz)
Tren, istasyona yaklaşmış Jaemin de Donghyuck'ta eşyalarını alarak inmişlerdi. Jaemin daha ne olduğunu anlamadan soluğu Donghyuck'un evinde almışlardı. Jaemin çekine çekine içeri girdi. Hangi akılla trende tanıştığı birinin evine giriyordu bilmiyordu ama kaybedecek bir şeyim yok diye düşünmekten kendini alamıyordu. Lucy'i bir süreliğine Donghyuck'a bıraktı çok durmadan evden de ayrıldı. Donghyuck her ne kadar kalması için ısrar etse de o buraya Jeno için gelmişti. Jeno'yu bulmadan rahatça oturamazdı.
Güneş tepeye çıkarken iyiden iyiye soğuğunu hissettirmiş olan havaya bir sıcaklık katıyordu. Yolda ilerlerken bir insan kalabalığının içine düştü. Şehir onu şimdiden bunaltmıştı. Bir taksiye binip Donghyuck'un tarif ettiği yere doğru yol aldı. Yürüyerek gitmeye kalksa akşama anca bulacağı yere taksi sayesinde yarım saate gelmişti. Jaemin içeriye gergin bir şekilde adım atmış Jeno'nun ismini vermiş ve beklemeye başlamıştı. Karşısındaki adam koca koca dosyaları çevirirken o bir süre sadece oturdu. Sonra adam aradığı isme denk geldi. Gözlerindeki hüzünü ayırt etmemek o kadar imkansızdı ki Jaemin görmek istemese bile gördü.
"Lee Jeno değil mi?"
"Evet. Buldunuz mu? Adresi yazabilir misiniz?"
Görevli adam adresi küçük bir kağıda yazıp gence verdi.
"Ama bakın-"
"Teşekkür ederim bayım, gerçekten teşekkür ederim."
Görevli, gencin heyecanla teşekkür edip koşar adımlarla çıkmasını beklemiyordu. Jaemin eğer adrese baksaydı 'mezarlık' yazısını görür ve bu kadar heyecanlı bir şekilde hareket edemezdi. Jeno'yu bulmuş olmanın verdiği heyecanla hızla başka bir taksiye yönelip adres kağıdını uzattı. Sonunda Jeno'suna gidiyordu. Bir yanlışıklık olmasından korkuyor gittiği yerde sevgilisini bulamamaktan daha da korkuyordu. Sonra taksi bir mezarlığın önünde durdu. Jaemin'in gülümsemesi yüzünde asılı kaldı. Temkinli adımlarla içeriye ilerlerken neden burada olduğunu sorguluyordu. Henüz ayrılmamış olan taksiye parayı verip adres kağıdını elini alınca gerçeklik bir kez daha beynine vurdu.
"Hayır, yanlış yere geldim. Hayır."
Kalbinin atış hızının arttığını hissetmiş tam kalbinde ağrıyı hissetmeye başlamıştı. Sağ elini sol tarafına götürüp sıkıştırdı. Tekrardan bir kriz geçirmek istemiyordu. Yavaş adımlarla içeriye geçince kaybolmuş gibi görünen Jaemin, görevli kadının dikkatini çekmiş yardımcı olup olamayacağını sormuştu. Jaemin bugün ikinci kez aynı adı telafuz etti ama bu kez istemeyerek, acı çekerek ve burada olmamasını umut ederek söylemişti.
"Lee Jeno."
"Lütfen burada olma Jeno. Lütfen burada olma." içinden kendi kendine sayıklarken kadın masanın arkasına geçmiş bir şeyler karıştırdıktan sonra Jaemin'n yanına gelmişti. Jaemin donmuş gibiydi. Gözünde yaşlar akmak için sırasını bekler gibi duruyor beyni sanki durmuş gibi hissediyordu. Zemin sanki ayaklarının altından kayıyordu. Sonra kadını takip etti. Onu bir sürü vitrinin yanından geçirdi ve birinde durdurdu. Jaemin kafasını çevirip gördüğü tanıdık yüzle önce gözündeki yaş firar etmiş sonra da bir süre nefessiz bir şekilde öylece bakakalmıştı.
"Jeno..."
Ağlaması daha da büyümüş adeta krize girmişti. Yanındaki kadın bir şeyler dese de duymuyor önemsemiyordu. Tek odağı vitrindeki fotoğraf ve yanında duran kavanozdu. Gözleri tarihe kaysa da göremedi göz yaşlarından.
"Jeno beni nasıl bırakırsın?"
"Ben seni şimdi nasıl bulacağım?"
"Jeno geri gel nolur çık buradan."
Vitrine adeta yapışmış hıçkırarak ağlıyordu. Yanında kendisine destek olmaya çalışan kadına kendisini yalnız bırakmasını söyledi. Tek istediği Jeno'ydu. Onu teselli edebilecek tek kişi de Jeno'ydu.
"Jeno ben seni çok özledim."
"Nolur gel beni bırakma."
"Ben tek başıma kaldım. Sensiz nasıl yaşanır bilmiyorum ben."
"Jeno dört yıldır sadece nefes alıyorum sensiz ama o da boğazıma takılıyor sensiz her şey çok zor."
Kalbine aniden saplanan ağrıyla vitrine daha da yapışmıştı. Ağrıdan yavaş yavaş yere çökerken gözleri hâlâ Jeno'nun gülümseyen fotoğrafındaydı. Bu aralar sıklaşan kalp ağrısı bu sefer başka bir boyutta ağrıyordu sanki.
"Tanrım nolur bu sefer canımı al."
"Beni onunla buluştur nolur Tanrım."
"Ben yapamıyorum daha fazla. Burada sevdiğimin yanında al canımı."
Giderek nefesi daha az almaya başladı. Kalbinde ve sırtında feci bir ağrı hissediyor onu nefessiz bırakıyordu. Önce kolu uyuştu. Sağ eli kalbindeyken gözleri kararmaya başlamış acı içinde kıvranıyordu. Sonra Jaemin'in acısı azaldı ve nefes almayı da bıraktı.
O gün Jaemin, eşinin küllerinin tam önünde son nefesini verdi. O kadar acıya rağmen yüzünde küçük bir gülümseme de eksik olmamıştı.
Jeno, sonunda Jaemin'i yanına alabilmişti.____________________________________
Merhabalar, merhabalar! Öncelikle okuyan oy veren herkese teşekkür ederim. Umarım beğenmişsinizdir... Kafamda tasarlayıp yazmaya başladığım kurgudan çok daha farklı bir hâl alsa da bir şekil de sonuna geldik. Umarım okumaktan zevk almışsınızdır... Kendinize iyi bakın ve hoşça kalın🦋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
koparılan çiçekler|| nomin
FanfictionJaemin, ısrarla çalan kapıya doğru adımlarken kapıda onlarca mektubun kendini karşılayacağından habersizdi.