0.8

23 8 6
                                    

Bölüm Şarkısı;
Yürüyorum İçimde - Ferman Akgül

_____________________________

30 Haziran 1950 (sekiz yıl sonra yani kore savaşı başladıktan beş gün sonra)

Jeno, elinde torbalarla merkeze gelip durumu öğrenmek istediğinde şehre askerlerin geldiğini şimdilik güvenli olarak buraının işaretlendiğini öğrenmişti. Beş gün önce resmen başlayan savaşla cepheye gitmek istese de Jaemin'i bırakamıyor, hem de asker olmadığı için elinden bir şey gelmiyordu.
Jaemin de Jeno da ellerindeki tüm imkanları kullanıyor askerlere yardım göndermeye başlamışlardı.

Asker üniformalı insanları görünce aklına babası düştü. Babasını göreli yıllar olmuştu. Bazen babasına karşı bir özlem duysa da bunu Jaemin'e belli etmemek için elinden geleni yapıyor unutmaya çalışıyordu. Unutması pek de zor olmuyordu gerçi.
Jaemin yanında olmasına rağmen aklı da her daim eşinde oluyordu.
Elindeki yüzüğe bakıp gülümsedi. Resmi olarak evlenmemişlerdi belki ama beş yıl önce sadece ikisinin bulunduğu evlerinin bir odasını süsledikleri yerde birbirlerini eş olarak kabul etmişler kendi çaplarında da kutlamışlardı. Jeno, Jaemin'den önce birini bu kadar sevebileceğini düşünmemişti.

Yavaş adımlarla evine adımlarken aklı tamamen evindeydi, Jaemin'deydi. Adımlarını hızlandırdı. Bir an önce eve gitmesi gerekiyor gibi hissetti. Evinin önünde asker arabası ve birkaç asker de görününce iyice tedirgin oldu ve bu sefer koşmaya başladı. Askerlere yaklaştıkça endişesi de artıyor kalbi resmen boğazında atıyordu.

"Neden buradasınız? Bir şey mi oldu? Jaemin'e bir şey mi oldu?"

Eve girmek isterken önünde duran askerlerle ne yapacağını şaşırmıştı. Sinirlerine hakim olamayarak sesini yükseltti.

"Ne yapıyorsunuz siz? Burası beim evim! Çekilin!"

Jeno bağırışlarına devam ederken içeriden bir silah sesiyle birlikte Jaemin'in sesi geldi. Jeno silah sesiyle dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti. Tüm vücudu resmen zonklarken nereden bulduğunu bilmediği güçle askeri hızla itmiş eve zorla girmişti. Önce elinde silahla babasını görmüş sonra yerde bacağından akan kana elini bastırıp ağlayan Jaemin'le olduğu yerde kalmıştı. Jaeminden gözlerini çekemiyor vücudu resmen titriyordu.

"Bu it için ağlıyor musun bir de? Gerçi babasını terk edip annesinin hatırasına bile saygısı olmayan bir ibne için çok da şaşırtıcı değil."

Jeno ağladığının farkına o an babasının konuşmasıyla varmıştı. Hızla ilerleyip Jaeminin yanına gitti. Gömleğini çıkarıp Jaemin'in bacağına bağlamış saçlarını da okşayıp hiddetle babasına doğru yönelmişti. Elleri tirese de babasının yakalarına sarılmış karşısındaki adamı sarsmıştı.

"Ne hakla ona zarar verirsin? Ne yaptığını sanıyorsun sen!?"

Jeno aklını kaçırmak üzereydi. Arkasında canından bir parça gördüğü kişi acı çekerken bunun sebebi babasıydı. Hayatından bunun kadar çaresiz kaldığı bir an hatırlamıyordu bile.

"Bir ibne için düştüğün hale bak."

"Onunla düzgün konuş!"

Babasının yakasını sıkıcan tutan elleriyle sinirle itmişti.

"Jeno."

Eşinin ağlamaklı sesini duyunca hemen Jaemin'e yönelmişti. Hesap sorma zamanı değildi. Jaemin'i kucaklayıp kaldırdı. Jaemin başını Jeno'nun boynuna gömmüş sessiz sessiz ağlamaya devam ediyordu. Tam kapıdan çıkıyordu ki babasının sesiyle durdu.

"Beni şikayet etmeyi düşünüyorsan istediğini yapabilirsin ama biricik sevgilinin hayatta olmasını istiyorsan bunu yapmamanı öneririm."

Babası komutanlardan biriydi ve güveni rütbesineydi. Özellikle savaş zamanı böyle önemli bir adama bir şey yapılamayacağını zaten biliyordu Jeno. Sessiz kaldı ve ilerlerken son kez babasının hiddetli sesini duydu.

"Eğer onu terk etmezsen bu sefer kurşun bacağına denk gelmez. Ben oğlun bir ibneymiş dedirtmem. Hele gidip savaşman gerekirken bir erkekle evcilik oynamana asla izin vermem."

Jeno tam çıkıyorken yan komşusunun eve girmeye çalıştığını görünce derin bir iç çekti. Jaemin'i koltuğa bıraktı ve askerler arasından zorla komşusunu eve soktu. Renjun bir doktordu ve buradaki tek arkadaşları da oydu.

"Renjun lütfen yardım et. Çok kan kaybediyor biz de çok oyalandık. Bacağından vuruldu lütfen ona yardım et-"

"Sakin ol Jeno."

Renjun, hızla yandaki evinden alet çantasını almış getirmişti. Jaemin'e yönelmiş yarasını temizlerkenbir yandan da Jeno'nuyu sakinleştirmeye çalışıyordu. Kurşun fazla derinde değildi ama kemiğe yakın bir yere denk gelmişti. Kurşunu alırdı almasına da dizine yakın bir yer olduğu için Jaemin'in hayatı boyunca topallayarak gezeceğinden neredeyse emindi. Jeno'nun sorularını görmezden gelerek işine devam etti. Renjun sessiz ama zeki biriydi. Jeno, Renjun'in Jaemin için elinden gelen her şeyi yapacağına emindi ama yine de içi içini yemeden duramıyordu.
Sonra Jaemin'in fısıltısını duydu.

"Renjun, Jeno çıksın."

Tam arkasını dönmüş Jeno'ya iletecekti ki Jaemin'e kırgın bakışlar atan ve gözlerinden yaş boşalan gençle karşılaştı.

"Nasıl bırakayım seni Jaemin? Hem de böyle bir durumda."

"Jeno, lütfen."

Jeno ikiletmedi ve dışarıya çıktı. Dışarıda kendisini bekleyen babasını görünce kan beynine sıçramıştı.

"Konuş yoksa seni tam burada öldüreceğim. Konuş."

koparılan çiçekler|| nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin