TÇ-18

340 42 5
                                    

Çağatay'dan...

Alara ile vakit geçirdikten sonra konteynıra girip kendimi direk banyoya attım. Üstümdekileri çıkarıp onun kokusunu içime çektim. Öyle güzel kokuyordu ki keşke ayrılmak zorunda kalmasaydık. Onun kokusunu içime çekerek uyumak isterdim. Duşumu alıp banyodan çıktım. Üzerimi değiştirdikten sonra yatağa yatarak onu düşlemeye başladım.

Beni sevdiğini söylemişti, sarılmıştı, öpmüştü. Beni uzun uzun öpmüştü. Hala inanamıyordum. Her şey sanki bir hayal gibiydi. Bugünden sonra onunla aramdaki ilişki daha farklı olacaktı. 

Onunla alakalı birçok şey düşünmüştüm bu gece yaşanmadan önce onu Efe ile gördüğümde düşündüğüm her şeyin çöpe gittiğini, boş yere hayal kurduğumu düşünmüştüm. İmkansız olacağımızı, Efe ile beraber olacağını düşünüp durmuştum. O üç saat boyunca içim içimi yemişti. Resmen çıldırmış gibiydim. Az önce yaşadığımız şeylerden sonra beni yanıltmıştı. Efe'yi değil beni seviyordu. Beni sevdiğini söylemesi bile o üç saat boyunca içimde yaşadığım bütün olumsuzlukları unutturmuştu.

Bu saatten sonra onu mutlu edecek her şeyi yapacaktım. Çevresi tarafından iyi muamele görmemiş, hiç mutlu olmamıştı. Yalnız kalmıştı, kendini kötü hissettiği anlar olmuştu. Daha birçok şey. Bunlar yaşanırken yanında olamamıştım. Şimdi ise yanındayım onunla artık beraberiz. Ona yalnız olmadığını hissettirecektim. Elimden geldiğince mutlu olmasını sağlayacaktım.

Yarın ilk ne yapsam diye düşünürken yalnız kahvaltı etmenin daha uygun olacağını kanaat getirdikten sonra ona gitarımla hangi şarkıyı çalacağımı düşündüm. Şarkı seçimlerimi hep ona göre ayarlamıştım.

Yaklaşık on dakika geçtikten sonra çalacağım şarkıyı seçmiştim. Gitar tek başına yeterli olmayacağı için ona bugün kullanılmış olan balonlardan birine yıldız çizerek ona hediye edecektim. Şimdiden bile o güzel yüzünde oluşan gülümsemesini görebiliyordum. Çok basit gibi olacaktı ama benim için birçok anlamı vardı. 

***

"Alara hadi uyan toplanma saatine on dakika kaldı geç kalacaksın." Zümrüt'ün kolumu sarsmasıyla gözlerimi açarken saatin hangi ara bu kadar çabuk geçtiğini düşünmeden edemedim. Uyuyalı fazla olmamıştı ve benim çok uykum vardı. Yataktan çıkmak istemiyordum. 

İstemeye istemeye yataktan kalkıp banyoya gittim. Dağılmış olan saçlarımı taradım elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Banyodan çıkıp yatağımı topladıktan sonra telefonumun ekranındaki yanıp sönen ışığı görünce kilit ekranını açıp mesajlar bölümüne girdim.

0545***: Uyandın mı? 

Mesajını görürken hala onu kaydetmediğimi hatırladım. Bugünkü konuşmamızdan sonra onu nasıl kaydedeceğimi bulmuştum. Profiline girip yeni kişilere ekle kısmına bastım. 

Onu "İncir Reçelim" diye kaydettikten sonra mesajına cevap vermek için sohbetine girdim.

Alara: Uyandım, şimdi dışarı çıkıyordum.

Mesajı yazdıktan hemen sonra çevrim içi oldu. 

İncir Reçelim yazıyor...

İncir Reçelim: Çabuk gel, bekliyorum.

Sohbetten çıktım. Yatağımdan kalktığım sıra Zümrüt'ün bana tek kaşı kalkık baktığını gördüm. Onunla göz göze geldiğimizde yüz ifadesini değiştirdi ve sahte gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Onunla sırf Yeşime yakın olurum düşüncesiyle barışmıştım. Ama ne yazık ki Yeşim bana karşı hala mesafesini koruyordu. Bu yüzden Zümrüt ile takılmanın ve konuşmanın bir anlamı yoktu benim için, hala bana karşı olan davranışlarını gerçekçi bulmuyordum.

TAKINTILI ÇOCUKWhere stories live. Discover now