İlk uyanan Keeho olurken gözünü açtığı gibi uzun dağınık saçlarla karşılaşmıştı. Soul hâlâ uyuyordu. Bu yüzden yavaş yavaş Soul'un saçlarını okşamaya başladı Keeho. Bir süre Soul'un saçlarıyla oynamaya devam etmiş ve Soul'un uyanmasını beklemişti.
Geçen birkaç dakikanın ardından Soul, hissetmeye başladığı dokunuşlarla rüyasını bir kenara bırakıp gözlerini aralamıştı. Sol tarafına dönüp Keeho ile göz göze gelmişti. Keeho'nun eli havada kalırken Soul gülerek "Günaydın Keeho." demişti. Keeho da aynı şekilde "Günaydın." derken elini indirmiş ve ikili birbirine bakmaya devam etmişti.
"Keeho?"
"Hm?"
"Dün öptün ya hani. Yine yapalım mı?"
Keeho dünü hatırlarken yanlış yapıp yapmadığına emin olamıyordu. Yattığı yerden kalkıp oturmuş ve elleriyle oynamaya başlamıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra "Soul, dün yaptığımız şeyin neden yapıldığını biliyorsun, değil mi?" diye sordu. Soul'un öpüşmeyi normal bir şey sanarak herkese yapmasını istemiyordu. Ayrıca yine herkesin yaptığı bir şey olduğunu düşünerek birinin yanında yapması da uygun olmazdı. Keeho'yu buradan direkt şutlarlardı.
"Biliyorum. İyi hissettirdiği için değil mi?"
"Hayır, öyle değil Soul. Kimle yapman gerektiğini biliyor musun anlamında?"
"Seninle." diye direkt cevap vermişti Soul kafası karışmaya başlarken. Başkasına niye yapması gerektiğini düşünüyordu. Tek sevdiği kişi Keeho'ydu. Diğerlerini ne seviyordu ne de minnet duyuyordu. Keeho onun için farklı bir yerdeydi. Keeho için de kendisi öyle değil miydi yoksa?
"Neden benimle peki?" diye sordu Keeho beklentiyle. Soul'a bilmediği bir şeyi iyi bir durummuş gibi göstererek yaptırmak istemiyordu. Dün Soul'un etkisi altında kalmıştı ve düşünememişti bunu ama şu an kendi kafasında kendinin bir sapıktan farkı yoktu. Kötü hissediyordu.
"Çünkü seni seviyorum Keeho. Başka bir nedeni mi olmalı? Neden bunları soruyorsun? Kafam karışıyor. Yoksa onların dediği gibi kötü biri misin?" diye utana sıkıla konuşan Soul'la Keeho panikle ellerini iki yana sallarken "Hayır, hayır tabii ki de. Sadece ben kötü bir şey yapmış olduğumu düşünme istiyorum. Minnet duyduğun için değil de sevdiğin için yaptığına emin olmak istedim çünkü bir de ben sana zarar vereyim istemiyorum." dedi hızlıca.
Soul duyduklarıyla gülümsemiş ve Keeho'nun kendini açıklamak için oynatıp durduğu ellerini kendi ellerine kenetleyip Keeho'nun tekrar yatmasına sebep olup Soul da üstüne yatmıştı. Keeho da gülmüş ve "Ne yapıyorsun?" diye sormuştu. Soul onun sorusunu umursamadan dün müptelası olacağını düşündüğü dudaklara kendi dudaklarını bastırdı. Keeho da beklemeden karşılık vermişti.
Soul kendini geri çekip Keeho ağırlığını hissetmesin diye dizlerine oturmuştu ellerini ayırıp. Keeho da dün soramadığı soruyu sormadan önce dudaklarını yalamış ve "Soul, saçlarını örebilir miyim?" diye sormuştu.
Soul şaşırırken Keeho'nun dizlerinden kalkmış ve kenara geçerken Keeho'nun ellerini tutarak onun da kalkmasını sağlamıştı. Soul arkasını dönüp "Örebilirsin." diyerek Keeho'ya izin verdi.
Keeho içinden çok tatlı diye geçirirken alt dudağına dişlerini geçirdi. Soul'a kafasını sağa doğru çevirmesini söyledikten sonra bir tutam saçı eline almıştı. Eskiden annesinin ablasının saçını örerken gözlemlediği kadarıyla yavaşça örmeye başladı elindeki tutamı.
Elindeki saç tutamının bitimine geldiğinde fark ettiği şeyle "Soul, tokan var mı?" diye sordu. Soul'un da bu aklına yeni gelmiş gibi duraksarken içeri hemşire girmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek (KeeSoul)
Fanfiction[Tamamlanmıştır (×36)] "Edebiyatçılar, beyazın masumiyeti simgelediğini savunur; doktorlar ise deliliğin. Sen ne düşünüyorsun bilmiyorum ama bence beyaz, hiçbir şeyi simgelemiyor. Olsa olsa sen beyazı simgeliyor olurdun ama bunun ne masumiyet ne de...