Keeho, kenarda duran tanıdık arabayla Soul'a işaret etmişti o arabaya binmeleri gerektiğini. Soul, tekerlekli sandalyeyi sürüklemiş ve arabanın önüne gelmişti ki Intak ve Taeyang da arabadan inmiş, yardım etmek adına yanlarına gelmişti hemen.
"Biz hallederiz Soul, sen otur diğer taraftan." diyen Taeyang'la Soul, adını nereden bildiğini sorgulamak yerine arabaya diğer arka kapıdan binmişti. Intak, Keeho'nun sandalyeden kalkmasına ve kendisine tutunmasını sağlarken Taeyang da sandalyeyi katlayıp bagaja koymuştu. Sonrasında gelip Intak'a yardım etmiş ve Keeho'nun arabaya binmesini sağlamışlardı.
"Teşekkürler çocuklar."
"Rica ederiz." demişti ikisi de aynı anda. Sonra Intak sürücü koltuğuna yerleşirken Taeyang da hemen yanına oturmuştu.
Intak'ın, "Müzik dinlemek ister misin Soul?" diye sormasıyla Soul, izin almak için Keeho'ya baktığında Keeho sorun olmadığını belirtircesine kafasını iki yana sallamıştı. Soul da aldığı onayla Intak'ı onayladığında Taeyang hemen olaya el atıp sesli bir müzik açmıştı.
Soul, özgürlük denilen kavramın anlamını aşırı net bir şekilde anlarken rüyada gibi hissediyordu. Camdan dışarı akıp giden yola bakarken anıları bir bir gözlerinin önünden geçiveriyordu. Yediği cezalar, hissettiği yalnızlık, özleyeceği arkadaşları ve daha nicesi. Kötü anılarla dolu sayfaları geçmiş ve defterin ikinci bölümüne geldiğini hissediyordu Soul.
Keeho için ise durumlar biraz daha karışıktı. Soul ile tam olarak ne yapması gerektiğini düşünüyor ve bir yandan da işlerin yolunda gitmesini diliyordu. Kime veya neye dilek dilediğinden emin değildi ama diliyordu işte.
Taeyang müziğin sesini biraz kısarken "Bu arada..." diyerek söze başlamış ve kafasını arkaya çevirmişti. "Keeho senin için bir fizyoterapist bulduk. İşinde çok tanınmıyor ama görüştüğümüz kadarıyla hastaları memnundu. Belki de seni de tedavi edebilir."
"Kaç yıl oldu Taeyang, sanmıyorum iyileşebileceğimi. O kadar paraya gerek yok. Soul'la Kanada'ya gideceğiz zaten. Oraya gidecek parayı kendimize harcarız." diyen Keeho ile müzik dışında bir ses çıkmazken herkes düşüncelere dalmıştı. Soul ise açık ara en çok üzülen kişiydi. Özgürlüğüne kavuşmasını sağlayan beden özgürlüğüne kavuşamıyordu ve bunun sebebi kendisiydi. Soul kendini kötü hissetmişti.
Intak, "Tedavin bitene kadar burada kalsan, olmaz mı?" diye sordu. Keeho başını iki yana sallarken "Yaptığımız şeyin legal olmadığını biliyorsun, değil mi?" diye cevapladı.
"Steph, sen iyileşemeyecek misin?" diye üzgünce soran Soul'la Keeho, kafasını iki yana sallamış ve "Hayır, iyileşeceğim ama ileride." demişti.
"Benim yüzümden mi?"
"Hayır, hayır. Öyle olması gerekiyor." diye açıkladı Keeho.
Konuşmaya Taeyang da dahil olurken "Önce iyileşip gitmen daha mantıklı değil mi Keeho? Bir şey olduğunda ne yapacaksın? Biz ikimiz seni zar zor kaldırabiliyoruz." dedi.
"Haklısın ama bizi bulmamaları gerekiyor işte." dedi Keeho da.
"Her neyse. Fizik tedaviyi tamamlamadan hiçbir yere gitmiyorsunuz. Giderseniz de biz de geleceğiz." dedi Intak arabayı park ederken. Eve gelmişlerdi bile.
Keeho bir şey demedi. Böyle bir şeyin yaşanacağını tahmin etmesi zor değildi. Güzel bir şeyler için her zaman başka güzel şeyler feda edilmeliydi ve Keeho, Soul için kendi bacaklarını feda edebilirdi ancak kendi için Soul'un özgürlüğünü feda edemezdi. Ağır gelirdi, yürüyememek ona koymazken Soul'u tekrar o hastaneye göndermek canını çok yakardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek (KeeSoul)
Historia Corta[Tamamlanmıştır (×36)] "Edebiyatçılar, beyazın masumiyeti simgelediğini savunur; doktorlar ise deliliğin. Sen ne düşünüyorsun bilmiyorum ama bence beyaz, hiçbir şeyi simgelemiyor. Olsa olsa sen beyazı simgeliyor olurdun ama bunun ne masumiyet ne de...