24.Bölüm|Aptal

195 20 64
                                    


"Aptal, topu ver!"

Kafamı arkaya çevirdiğimde bana top için bağıran çocuklar gördüm. Normalce istemek varken neden bana aptal demişti ki? Aslında pekte umrumda değil, alıştım bunlara.

Elimdeki topu sinirden kaşlarını çatmış olan kıza doğru attım. Alıp gider sanmıştım ama o bunu yapmamıştı, aldığı topu kafama doğru geri atmıştı. Canım yandı.

O kız ve arkadaşları bana gülerken benim kafam zonkluyordu. O kadar sert atmıştı ki vücudum çok sarsılmıştı.

"Ya pislik, topu ver!"

Onlarla uğraşmak istemediğim için önümdeki topu alıp tekrar onlara geri verdim. Arkamı dönüp gidecekken kafamın arkasına hızla çarpan top ile yere düşmüştüm.

Bana güldüklerini duyabiliyordum, dizlerim yanıyor, başım zonkluyordu. Benden ne istiyordu bu piçler? Sinirden kendimi kaybederek ayağak kalktım ve yerdeki topu elime alarak arkamdaki kızlara yöneldim.

Gülmeyi kesip bana iğrenir gibi bakmaya başlamışlardı. Bakışlarının hiçbirini önemsemeden ortadaki yani başları olan kızın önüne geçip sınırlı bakışlarımı ona çevirdim.

"Ne? Ne istiyorsun? Dayak falan mı istiyorsun?"

"Ben dayak istemiyorum ama sen, sen çok istiyor gibisin!"

Topu kafasına attıktan sonra dikkatinin dağılmasını fırsat bilerek karnını sert bir yumruk attım. Bir anda yere serilmişti. Yerdeki bedene tekme atacakken beni arkadaşları tutup yere fırlatmıştı.

Bana tekme atmaya başladıklarında kollarım ile yüzümü korudum. Bir yerden sonra durmuşlardı. Ayak sesleri benden uzaklaştığında yerden kalkıp üzerimdeki tozu temizledim.

"Öldüreceğim.."

Öldürme isteği içimden bir türlü gitmiyordu, ne yapsam kurtulurdum bu histen? Zaten o kızı öldürsem dünya için daha iyi olmaz mıydı? Sayemde Dünya'dan kötü bir insan daha kurtulacaktı. Değil mi?

----

"Siktir bırak beni!"

"Ne oldu? Arkadaşların varken ayrı bir atarlıydın Park So-yeok?"

(İsim gotumden uydurmadir)

"Park.. Bırak beni, görmüyor musun burada olanı!?"

"Umrumda değil. Hepiniz ölmelisiniz.."

"Yapma"

"Yapma, lütfen"

"Özür dilerim.."

"Jihyo!"

"Sana.."

"Ne oldu, neden çığlıklar atıyorsun?"

"Yok bir şey güzelim. Sadece bir kabus gördüm o kadar"

"Peki, şimdi hazırlanıp yemeğe gitmemiz gerek"

"Tamamdır"

Yattığım yerden kalktıktan sonra banyoya girdim. Yüzüm ter içinde olduğu için elimi yüzümü yıkamam gerekiyordu. Tam da bu akşam Sana'ya her şeyi anlatıcakken bu aptal rüyada nereden çıkmıştı? Bu anlatmamam için bir uyarı olabilir miydi?

"Sikerim böyle işi. Sorun yok, ben bir şey yapmadım"

Haklıyım ben bir şey yapmamıştım. Sadece onlara hakkettikleri kaderi yaşatmıştım o kadar. Benim bir suçum yoktu. Suçlu olan, insanları ezikleyenlerin ta kendisi değil miydi?

günlük/ sahyo✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin