25.Bölüm|Sinir Krizi

222 21 74
                                    

Sana Pov

"Ne? Ne dedin, bir daha söyle"

"Ben üvey ailemi öldürdüm.."

Duyduğum cümleden sonra gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Onda hiç birilerini öldürecek türde bir kişilik ya da tip yoktu. Aslında bu beni fazla kokrutmamıştı ama biraz gerilmiştim.

Gözleri dolmaya başladığında kollarımı açıp bana sarılmasını sağladım. Katil falan umrumda değil, o hala benim sevgilim.

"Sakin ol Jihyo. Şimdi söyle bakalım, niye yaptın bunu?"

"Ben çok küçükken gerçek ailem beni sokağın bir kenarına bırakıp terk etmişlerdi. Beni o gün yetimhaneye getirdiler daha sonra ben on altı yaşındayken evlat edindiler"

"İlk bir hafta iyiydi, bana aile üyelerinin hepsi çok güzel davranmışlardı fakat ikinci hafta beni köle gibi kullanmaya ve canları sıkıldıkça dövmeye başladılar.."

Sessizce onu dinlemeye devam ederken arada sırada saçlarını okşuyordum. Omzuma yasladığı kafası öylece orada duruyordu, hiç haraket ettirmeden duruyordu.

"Sonra? İstersen devamını anlatma"

"Anlatacağım"

"Peki"

Burnunu çektikten sonra kafasını omzumdan kaldırıp dolu gözlerini bana dikmişti. Gözlerindeki kararsızlığı görebiliyordum. Hafifçe gülümseyip boşta duran elini sıkıca tutup güven verdim Jihyo'ya.

Tuttuğum elini hiç çekmeden diğer elini belime dolayıp beni kendine daha çok yaklaştırdı. Yüzlerimiz birbirimize yakınlaştığında durup devam etti.

"Orada bir ay yaşadıktan sonra bildiğin tüm güzel duygularımı kaybetmiştim. Sadece mutsuz, sinirli ve üzgündüm. Özellikle çok sinirliydim.

Bir gün yine temizlik yaparken evin hanımı olan üvey annem Park Min-jua yanıma geldi. Beni iğrenerek yerden kaldırıp bir yere sürükledi, bodrumdu orası. Bodrum'a geldiğimizde beni oraya kapatıp başka bir yere gitti"

Jihyo'nun sesi sonlara doğru titremeye başlamıştı. O an anlamıştım bunun devamında iyi bir şey olmayacağını. Korkmuştum, duymak istemiyordum kötü şeyler.

"Geri geldiğinde yanında bir adam daha vardı, adam ortada ki boş sandalyeye oturdu, Minjua'da yanıma gelip sahte bir gülümseme ile adama gülümsedi. Sonra adam Minjua'ya 'soy' dedi, anlamamıştım o an ne olduğunu fakat o beni soymaya başlamıştı.

Ç-Çıplak kaldığımda kollarımı tutup özel yerlerimi kapatmamı engelledi, adam beni iyice süzdükten sonra defterine bir şeyler yazdı ve daha sonra beni bırakması için işaret verdi. Beni bıraktığı an geri giyinip dolu gözlerimi yumdum iyice.

Bitti sanmıştım fakat odadan çıktıklarında beni orada bıraktılar. Üç gün susuz ve aç kalmıştım"

Durup sadece yüzüme bakmaya başladığında dolu gözlerimi görmemesi için gözlerimi ondan kaçırıp yere eğdim kafamı. Belimdeki elini çekip çeneme yerleştirdi ve daha sonra ona bakmam için eğik kafamı kaldırdı.

Neredeyse akmak üzere olan yaşları ile bana bakarken gülümsüyordu. Bu görüntü o kadar canımı yakmıştı ki neredeyse tüm gücümü kaybedip yere çöküyordum.

Elini tekrar belime doladığında bende kollarımı boynuna sarıp kafamı göğsüne yasladım. Az da olsa sakinleştiğimde devam etmişti anlatmaya.

"Beni çıkardıktan sonra üvey babam olan Park Jungsoon beni birini satacaklarını söylemişti soğuk sesiyle. Sonra üvey kardeşim Park Soyeok bana gülmüştü. Baştan beri amaçları beni köle olarak kullandıktan sonra satmaktı.

günlük/ sahyo✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin