3.

126 22 1
                                    

"D-dur. Pişman olacaksın. Yalvarırım yapma. B-ben..."

Karşısındaki durdurma amacıyla kollarına doladığı elleri kolayca kenara atıldı genç oğlanın. Zaten bütün vücudu titrerken bu girişiminin gereksiz olacağını biliyordu.

"Neden...?" Ağlamaklı bir sesle sordu perişan haldeki genç. Gerçekten anlamak istiyordu, nedenini öğrenmek istiyordu.

"Sebebini en iyi senin anlayacağını düşünmüştüm hâlbuki. Anlamıyorsan bu senin sorunun. Şimdi zırlamayı kes. İşimi bitireceğim, daha fazla duymak istemiyorum seni."

"HAYIR, HAYI-"

Kesin ve net bir darbe. Birkaç çırpınış. Bu kadardı işte, bitmişti.

"Ah, bu duruma nasıl geldim?"

*****

"Hoşgeldin Soobin." En içten gülüşüyle karşıladı Yeonjun sevgili arkadaşını.

"Hoşbuldum Yeonjun." Yeonjun'un aksine sahtelik yoktu Soobin'de. İçten bir gülüşü vardı.

"Gel, böyle geçelim." Yeonjun'un Soobin'i içeri davet etmesiyle plan yürürlüğe girdi. Fazla heyecanlıydı, yapacaklarını düşündükçe sabırsızlığı artıyordu.

"Pekâlâ, dökül şimdi. Neler oluyor?"

Yeonjun rolüne kendini hazırlamıştı. Bu yüzden uzatmayı lüzumsuz görerek direkt söze girdi.

"Ben Beomgyu'dan hoşlanmıyorum Soobin."

Fal taşı gibi açılan gözler, şokla aralanan bir ağız, şaşkın bir ifade. Yeonjun'un beklentileri sırayla yerine geliyordu. Alacağı tepkinin bu olacağını biliyordu.

"Ne diyorsun Yeonjun sen?"

"Ben ona duygusal anlamda değil zihinsel anlamda bağlıyım. Anlayacağın şekilde söyleyecek olursam ben Beomgyu'ya takıntılıyım."

"Tamam bu biraz tuhaf. Hey, dalga geçme benimle."

Dudakları kötücül bir gülüşle büzüldü Yeonjun'un. Keyif almaya başlama vakti gelmişti. "Ama ben kesinlikle dalga geçmiyorum Soobin."

Sinirlendiğini hisseden Soobin ayağa kalktı hızla. "Ne saçmalıyorsun sen? Söylediklerinin farkında mısın?"

"Gayet farkındayım ve sonuna kadar ardındayım sözlerimin."

"Sen iyi değilsin Yeonjun. Bunlar gerçek değil biliyorum. Sadece iyi değilsin ve düşünmeye ihtiyacın var. Bunu sonra tekrar konuşalım. Şimdi gitmem gere-"

Zaten ayakta olan Soobin konuşurken kapıya ilerliyordu. Tek istediği oradan çıkıp yeniden güvende hissedebilmekti.

"Ama hayır, bunu bugün konuşacağız ve sen o kapıdan uzaklaşacaksın."

"Normal davranmıyorsun Yeonjun. Korkutma insanı." İşte bunu söylediği hiç iyi olmamıştı. Korktuğunu itiraf etmesi bir bakıma yenilgiyi kabullenmekti.

"Ben gayet normal davrandığımı düşünüyorum. Arkadaşça sohbet ediyoruz şurada. Korkup gitmek isteyen sensin."

"Bu saçmalığa son ver artık. Ben gidiyorum, yanında hiç güvende olduğumu düşünmüyorum."

"İşte bu konuda tamamen haklısın."

Duyduklarıyla yüzü bembeyaz olan Soobin 'arkadaşından' yavaşça uzaklaşmaya başladı. Başta dalga geçtiğini düşünmüştü ancak Yeonjun'un ciddi halini biliyordu. Tabii ki bilecekti, onlar en yakın arkadaşlardı.

"Tamam, sana doğruca anlatacağım. Dalga geçiyordum. Ciddiye mi aldın gerçekten?"

Evet, ciddiye almıştı. Ve almaya devam edecekti. Yeonjun hiç güven teşkil etmiyordu. Ancak bunu belli edemezdi. "T-tamam, düzgünce anlat şunu."

Tekrardan oturdular ama bir farkla. Yeonjun yine aynı rahatlıktayken Soobin koltuğun ucuna oturmuş, her an kalkmaya hazırdı.

"Her neyse, ciddiyim Soobin. Ben Beomgyu'ya takıntılı olmuş bir durumdayım. Ve bunu senin de görmeni istiyorum."

Soobin daha 'Nasıl?' diyemeden Yeonjun onu kolundan kavramış üst kata çıkarıyordu. Soobin karşı koymaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Zaten biraz sonra Yeonjun daha önceden ona asla girmemesi gerektiğini söylediği odanın önünde durmuştu.

Yüzündeki alaycı ifadeyle kapıyı açıp Soobin'i içeri ittirdi Yeonjun. Ardından ışıkları açıp fotoğraf duvarını gözler önüne serdi.

"Ciddi misin sen? Bunlar ne Yeonjun?"

"Aptal olmadığını biliyorum Soobin. Bunların fotoğraf olduğunu anlıyorsun diye düşünüyorum."

Soobin ona cevap vermekten yorulduğu için yalnızca göz devirip duvardaki fotoğrafları incelemeye başladı. Yeonjun ise epey mutluydu. Enerjik bir şekilde yanına gelip kolunu kendinden uzun oğlanın omzuna attı. "Nasıl ama?"

"Ürkütücü."

Yeonjun sırıttı, keyifliydi.

Good Boy Gone Bad~YeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin