İki ay sonra...Pamir eve geldiğinde gözleri kan çanağı gibiydi. Odasına gidip üzerini değiştirdi ve kendini yatağa attı.
Her gece olduğu gibi; gözlerini kapattığı anda birlikte yaşadıkları anlar, onun o tatlı bakışları, her yeni yer gördüğündeki heyecanları geldi aklına...
Ofiste kimse bakmazken ona göz kırptığında veya öpücük attığında kıpkırmızı oluşları, utanarak masasından kalkıp gitmeleri, en çok da utangaç gülümsemesi geldi gözünün önüne...
Bir şeye heyecanlandığındaki cıvıl cıvıl sesi geldi kulağına...
Belli ki yine gözlerinden uyku akarken uyuyamayacaktı.
Nefes gittiğinden beri çalışmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. Yine sabah erkenden işe gidiyor, geceleri geç saatlere kadar çalışıyordu. Çünkü sadece çalışırken onu düşünmemeyi başarabiliyordu.
O gittiğinden beri hayatın anlamı da gitmişti sanki. İki aydır hiç gülmemişti mesela. Gülümseyememişti bile.
Geçen iki ayda defalarca 'Bulayım onu.' diye düşünmüştü. 'Zorla dinleteyim kendimi. Özge'ye götüreyim gerekirse. Nişanlandığını görünce anlar belki beni, inanır bana.' Sonra durdurmuştu kendini... Çünkü Nefes'in bir yanının bu ihtimali düşündüğünü biliyordu. Başından beri sorun yanlış anlaşılma değil, Nefes'in ona inanmaktan korkmasıydı.
Zorla inandırsa ne olacaktı? En ufak bir şeyde yıkılacak bir ilişkiyi nasıl inşa edecekti Pamir? Nefes'in ona inanmayı kendisinin seçmesi gerekiyordu. Başka türlü olmazdı.
...Ama hiçbir şey yapmamak doğru muydu gerçekten? Peşinden gitmeyerek hatasına hata mı ekliyordu? Bir tek onu bilmiyordu Pamir. Belki o dönse... O dönse bir umudu olurdu. O yüzden bitmeyen bir bekleyişe girmişti. Her gün en ufak bir haber duyar mıyım diye beklemekten kendini yiyip bitirmişti.
Berk onu aldattığında dönmeye karar vermesi beş senesini almıştı. Şimdi ne kadar kaçacaktı? Onsuz her gün o kadar zor geçiyordu ki süre uzadıkça 'Ben böyle nasıl yaşayacağım?' diye soruyordu kendine.
İki gün önce Meral Hanım'ın baskısıyla en sonunda bir röportaj vermişti. O röportajda kendine engel olamayarak belki beni böyle dinler diye son bir umutla Nefes'ten bahsetmiş, ilk defa özel hayatını bir gazeteciyle konuşmuştu.
Olaydan sonra fotoğrafları basına sızdıran garson Pamir'in baskısı üzerine restoran müdürünün herkesi sorguya çekmesiyle bulunmuş, adamın işine son verilmişti. Pamir dava da açmıştı. Uzun sürerdi dava muhtemelen, tanınmış biri olduğu için bir şey de çıkmayabilirdi ama onun hayatı nasıl mahvolduysa o garsonun da hayatı mahvolsun istiyordu.
Kendine ve garsona öfkesini hiçbir şekilde yenemiyordu. Nefes'e kızabilse belki rahatlayacaktı, belki unutma yolunda bir adım atabilecekti ama ona hala kızamıyordu. Dönüp dolaşıp aynı yere geliyordu. Nefes ona onu sevdiğini söylediği gün dememiş miydi 'Korkularımı ciddiye almıyorsun. Muhtemelen dünyanın en kuruntulu, en kıskanç, en endişeli kadınına âşık oldun.' diye?
Korkularını gerçekten ciddiye almamış olduğunu bu olaydan sonra anlamıştı. Gerçekten masum olduğu hiçbir şeyin bu kadar geri dönülemez sonuçları olabileceğini düşünememişti. O gün haber patladığında bile hala bir umudu olduğunu sanmış, ertesi gün Anıl'la konuşana kadar bittiğini anlayamamıştı.
En sonunda anladığında dünyası başına yıkılmıştı. Pamir kimseyi bu kadar sevmemişti. Nefes'le geçirdiği dört ay, hayatının en güzel dört ayıydı. Ve o, onun gidişine hala hiç alışamamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden Başka Hiç Kimse
RomanceKal Benimle serisi bir grup arkadaşın ve onların hayatına dokunan veya hayatlarının önemli bir parçası olan insanların aşkı bulma hikayelerini anlatacak. Kitaplar ayrı ayrı okunabilir olmakla birlikte daha önce tanıdığınız karakterleri yeni kitaplar...