1. Bölüm / Dağılmış Zihinler

320 21 32
                                    

Bölüm müziği: Model - Sarı Kurdeleler

"Kavuşması olmayan
tek veda ölümdür.
Ve bazı vedalara
ölüm bile ağlar..."






Yalnızca iki gün geçmişti.
42 Saat 52 Dakika 35 Saniye.

Artık canımdan çok sevdiğim annem hayatımda yoktu, olmayacaktı.
Bir kara Çarşamba gecesi abimle birlikte kimsesiz, çaresiz, yokuşsuz kalmıştık.
Artık Çarşambalar acı vericiydi, dayanılmazdı.
Bir Çarşamba gecesi bizden herşeyimizi almıştı, hayatımızı çalmıştı. Sıradan, rutin ama mutlu hayatımıza göz dikmişti.

Uzun zamandır yaptığım gibi koltuğa oturmuş ifadesiz bakışlarla yeri izliyordum.
Halının desenlerini en ince ayrıntısına kadar ezberlemiştim.

Beynim o kadar doluydu ki uyumak istiyordum, hiç uyanmamak üzere. Ama kafamı yoran kesintisiz düşüncelerim buna izin vermiyordu.

Yorulmuştum, kaldıramıyordum.

Çarşamba bizden tek annemizi değil, evimizi, sıcak yuvamızı almıştı.
O sıcak akşamlar artık buz kesmişti.
Üzerimde yünlü bir kazak vardı ama ruhum çok üşüyordu.

Artık teyzemin evinde İzmir'de kalacaktık.

Çok değil, daha 25 yaşındaydım.
Annemin ölümünden bir gün önce girmiştim 25'e.
"kocaman oldun artık" demişti.

Acaba artık büyüdüm diye mi gitmeyi göze almıştı?
Kendi başımın çaresine bakabileceğimi mi düşünmüştü?

Ama yemin ederim anne ben hala senin küçük bebeğinim. Nasıl baş edeyim sensizlikle?

Nasıl yalnız bırakmıştı bizi?
Artık üzüldüğüm de saçlarımı okşayıp, geçecek diye teselli eden kimse olmayacak mıydı?
Nasıl baş ederdim bununla?
Saçlarımı kesmek yeterli olur muydu?
Saçlarımı örsün diye yalvardığım kişi soğuk, karanlık toprağın dibinden elini uzatabilir miydi saçlarıma?

İçimdekilerle başa çıkamama hissiyle çığlık atarak banyoya koştum.
Nefes alamıyordum.
Makası elime aldım.

Gözlerim aynada ki harabe halime çarptı.
Hissiz, kanlanmış, yaşlı gözlerimi izlemeye başladım.
Oysa sadece 3 gün öncesinde ne kadar da neşe saçıyordu, umut doluydu bu hissiz gözler.

Hayat çukurluydu, ama bazı çukurları çok derindi.
Ya da bir an düşününce en azından çukura takılırsan kanayan dizini, kanayan kalbini silecek bir annen-baban varsa o kadar da zor olmazdı, katlanılırdı.
Ama kanayan ruhun sana emanet edildiyse, dizini kendin sarman gerekirse toparlanamayıp o hayat çukurunda boğulabilirdin.

Makası yavaşça saçlarımın ucuna getirmiş kendimi izlerken abim daldı banyoya.
Hemen ardından ise teyzem nefes nefese girdi.
Gözleri elimde ki makasa odaklanmıştı.

Gözlerim artık bulanıklaşıyordu.
Makas elimden düştü.
Ellerim tutamaz olmuştu.
Kafamı eğip makasa baktım.
Gözyaşlarım da damlıyordu yere.

Kendimde miydim?

Abim sarılıp koluma girdi.
İçeri götürüp düşüncelerle zorlandığım koltuğa tekrar oturttular.

Teyzem elime bir bardak su tıkıştırdı.
Gözümü sadece biriken yaşları akıtmak için kırpıyordum.
Sudan bir yudum içtim ama boğazımdan geçmiyordu, batıyordu.
Gerçi aldığım nefes bile batıyordu ciğerime.
Ağrıma gidiyordu yanımda olması için canımı feda edeceğim kişinin şimdi nefes almayışı.

Saudade 'Dilsiz Acılar' Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin