10. BÖLÜM: AİDİYET

484 10 2
                                    

Arkadaşlarrrr bu bölümmmm efsane bir bölümdürrr; yazarken çıldırdım, düzenlerken çıldırdımmm...
Bu bölüm çok kilit bir bölümdür, baştan söyleyeyim de 🫡🫀
Beğeniye ve yoruma boğun bu bölümü 🫨🫀❤️‍🔥

Şarkı: Dedublüman - Günü Gelir / Oscar and the Wolf - Joaquim

🦾🖤🫡⚖️🐆🫶🏻

Jaguar'ın omuzlarından sıkıca tutunmuş bir halde metrelerce yükseklikten aşağıya doğru halatla kayarak iniyorduk. Berbat bir haldeydim ve bulduğum ilk yatağa kıvrılmak istiyordum. Cebelleşecek, yüzleşecek, hesap soracak mecalim yoktu.

Yorgundum.

Her insanın kendi dünyasında belirli olan nedensellik zinciri başkasının da hayatını etkiliyorsa o zincir tek bir dünyaya ait olmuyordu. İki dünyayı birbirine bağlıyordu.

Bağlılığın sonuçları da her zaman iyi olmazdı.

Jaguar, ayaklarını yere sağlam bastı. "Aşağıya indik. Gözlerini açabilirsin."

Gözlerimi kapattığımın bile farkında değildim. Ne zamandan beri gördüğümü sanıyordum, bilmiyordum. Onun yüzünü gördüğümden emindim.

Jaguar'ın beline doladığım bacaklarımı açtım, ondan güç alarak yere ayak bastım. Jaguar, bizi birbirimize bağlayan kemerin kilitlerini açarken göz ucuyla binaya baktım. Adını bile ilk defa duyduğum bir iş merkeziydi. Yani iş merkezi görünümlü bir yapıydı. İçi, cehennemin ta kendisiydi.

Jaguar ile aramda bir bağ kalmadığında, iş merkezi görünümlü cehennemin giriş kapısında başlarındaki maskeleri çıkaran Ozan ve Itır belirdi. Beni gördüklerinde gözlerinde gördüğüm ışık, kendimi evde gibi hissettirdi.

Itır, koşarak yanıma geldi ve hiç beklemeden sarıldı. Acıyla inlediğim sırada boynumdaki elleri gevşedi. "Özür dilerim, özür dilerim. Yaralandığın tamamen aklımdan çıktı Hanzade, özür dilerim."

Dudaklarım acının etkisiyle zar zor kıvrıldı. "İyileşeyim, ben sana sımsıkı sarılacağım." Itır, destek olmak için koluma girdiğinde Ozan da diğer koluma girdi. "Çok korktuk."

Gözlerim dolmuştu. Hissettiklerimi haykırmak istiyordum. Herkese söylemek, akıllara kazımak istiyordum. Cesaretim var mıydı? Belki de bunun için doğmuştum.

Mahzen'e ait tüm insanlar yavaş yavaş binadan çıkarken herkesin merakla beklediği kişi daha çıkmamıştı.

Mahzen'in Kralı.

Kapıda, kar maskesinden kurtulmuş Nil'i gördüğümde göz yaşlarımı daha fazla tutamadım. Nil, beni görünce "Hanzade!" diye çığlık attı ve koşmaya başladı. Kolları sarılacak gibi açılsa da sırtımın durumunu hatırlamasından ötürü ayağıyla yere vurdu. Elleri yumruk halini aldı ama daha sonra açılarak kızaran gözlerine gitti. Göz yaşlarımın varlığına dayanamadığı için boncuk boncuk yaş dökmeye başladı. "Yaralarını beraber saracağız." Parmakları, gözyaşlarını silerken konuşmaya devam etti. "Bir daha da bensiz büroya gitmek yok."

İkimiz hem ağlayıp hem gülüyorduk. Hem susuyorduk hem konuşuyorduk. Bakışlarımızın altında pek çok şey yatıyordu ve ben, en büyüğünü haykırmak istiyordum.

Ozan, kolumdaki yerini Nil'e teslim ederken gözüm Bahadır'la buluştu. Arkasında da Dağhan vardı. "İyi misin?"

Burnumu çektim, kuruyan dudaklarımı yaladım; kendimi konuşacak hale getirince de sorusuna cevap verdim. "İyiyim."

MAHZENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin