25. BÖLÜM pt.1

3.7K 126 55
                                    

10 EYLÜL PAZAR / SABAH

Seyran uyumaktan şişmiş gözlerini kulağına dolan su sesi ile açtı. Gün aydınlanmış, İstanbul'un parlak güneşi odaya dolmuştu. Terasın hafif aralık kapısı Boğaz'ın temiz havasını odaya dolduruyordu. Vücudunu ürperten esintiyle üstündeki örtüyü iyice sardı bedenine. Kaşları çatıldı. Çok yorgun hissediyordu ve gün boyu uyumak istiyordu.

Arkasını dönüp yatağı kontrol ettiğinde Ferit'i göremedi. Bu da ilerdeki kapıdan gelen su sesini açıklıyordu. Adam muhtemelen uyanmış ve duş alıyordu. Kalkıp Ferit'e katılmayı düşündü bir an için, hatta bu fikirle yüzü güldü ama sonra vazgeçip gözlerini kapattı tekrar. Biraz daha fazla uyumak için can atıyordu. Fakat uyuma planları birkaç dakika içinde yatağın sarsılması ve yüzüne düşen su damlalarıyla bölündü. Ferit'in öpücükleri, çıplak omuzundan sırtına doğru ilerliyordu. Hissettiği su damlalarıyla gıdıklandı ve içini kaplayan garip bir hisle gözlerini açtı. Tam olarak ne hissettiğini tanımlayamıyordu çünkü ilk defa deneyimliyordu bunu. Vücudunun gerildiğini hissedebiliyordu. Ferit'in varlığıyla gerilen bedeni yine Ferit'i hissederek gevşeyebilirdi sanki.

"Günaydın." dedi Ferit. Sesi daha önce hiç bu kadar sakin ve huzur dolu çıkmamıştı. Hafif çatallaşmıştı ama sesinin her bir tınısı dünyanın en mutlu adamı olduğunu haykırıyordu adeta. Coşkulu bir sakinliğin tutsağı olmuştu.

"Günaydın." dedi Seyran, ellerini arkaya atıp Ferit'in ıslak saçlarını sevmeye başladı. Her dokunuşunda taze şampuan kokusu yayılıyor ve burnuna doluyordu. Boğaz'ın getirdiği deniz kokusuyla karışınca efsunlu bir iksir olmuştu bu koku. Seyran'ı uyuşturuyordu.

"Nasılsın? Nasıl hissediyorsun?"

Ferit'in, boynuna doğru uzanan öpücükleriyle dinen ateşinin tekrar harlandığını hissetti Seyran. Ona hala doyamamıştı. Beline dolanan eller ve hemen arkasında hissettiği beden de körüklüyordu bu ateşi. Başını arkaya atıp Ferit'e yaslandı. Saçlarında bile kan akışı hissediyordu adeta. Saçları Ferit'e dolanmak istiyordu. Bu kadar açlığa kendi de anlam veremiyordu ama her bir hücresi Ferit alarmı vermişti. Hakkını istercesine ayaklandı tüyleri.

"Hiç olmadığım kadar iyiyim. Sen?"

"Bu sabah hayatımda gördüğüm en güzel manzaraya uyandım. Nasıl kötü olabilirim?"

Seyran kıkırdayıp arkasına döndü. Adam bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki. Cümlesinin alt metninde bir mesaj gizliydi. Ferit'in ıslak tenini öptü. Öptükçe susuyor, susadıkça öpmek istiyordu.

"Rüyanda Capri'yi mi gördün yoksa? Neydi o dağın adı?"

Ferit de gülümseyip çok sevdiği yeşillere öpücük kondurdu. "Hayır. Koynumda uyuyordun. O kadar güzeldin ki Seyran rüyadayım sandım..." cümlesini tamamlayamayıp derin bir iç çekti. Seyran tarafından sevildiğine hala inanamıyordu. Tamam, kendini eksik görmüyordu ama Seyran bu dünyaya çok fazlaydı. Cennetten düşmüş bir melek olabilirdi. Dün gece ruhuna kutsal bir mutluluk üflemişti sonuçta.

"Ben değil, biz çok güzeliz. Yaşadıklarımız çok güzel. Hala inanamıyorum biliyor musun?"

Ferit mırıldanıp Seyran'ın yüzüne yaklaştı. Gözlerini kapatıp burnunun ucuyla tur attı sevdiği kadının yüzünde. Seyran'ın kendine has kokusu ciğerlerine dolunca durdu ve bu anın tadını çıkardı bir süre. İki günlük sakalında Seyran'ın parmakları dolaşıyordu. Dudakları ise çenesindeki sakallara sürtünüyordu. Seyran'ın amacı neydi bilmiyordu ama Ferit'in aklı kaymaya başlamıştı.

PİYANİST (SeyFer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin