Şura'dan
~SoyunmaOdasıAyağımı stresle yere vururken bileğime taktığım küçük yuvarlak ekrana sahip ince kordonlu nahif saatte göz gezdirdim. Yelkovan akrep dengesizliği bile bir süreden sonra agresifleşmeme neden olduğundan oflayarak iç çektim. Antremanının bitmesine on dakika kala gelmiştim bu duş yerine. Daha önce birkaç kez Yazgı'nın bahsetmelerinden bildiğim kadarıyla Adrian'ın duş aldığı yeri de bulmuştum ama ne var ki gelmek bilmiyordu.
Sıkılıp yaslandığım duvardan doğrulduğum sırada duyduğum kapı sesiyle duraksadım. Önce uzaktan soyunma odasının kapısının sesi duyuldu. Ardından odadan buraya geçmeyi sağlayan kapının sesi. Son olarak benim olduğum kabine yaklaşan adım sesleriyle duvara yeniden yaslandım ve hemen yanımda duran kapının açılmasını bekledim. Çok geçmeden o da olduğunda bir tık gerilmeye başlamıştım.
İçeri girdiğinde beni görmeksizin havlusunu kapının üstüne attı. Akabinde tişörtünü tutup üstünden sıyıracağı esnada sırt kaslarını incelerken "Adrian?" dedim, oldukça kısık bir sesle. Tişörtü kaldıran elleri kalakalırken gerçekten duyup duymadığından emin olmak istercesine kafasını çevirip bana baktı. Göz göze geldiğimizde tişörtü bırakarak üstüme doğru yürümeye başladı.
"Burada ne işin var?" sorusuna "Anlaşmıştık ama iki gündür yüzüme bakmıyorsun." diye kafamı iyiden iyiye kaldırarak konuştum. Yaklaşınca boyu uzamıştı. Suratıma bir müddet bakındıktan sonra kapıyı gösterdi. "Burası yeri değil." dedi, ciddi bir tonla çıkmamı istercesine. Başımı belli belirsiz olumsuz anlamda sallayarak "Bence gayette yeri." diye direttim.
"Sarışın," anlamam için derin bir nefes alıp tane tane anlatmak adına dudaklarını araladığında o görüntüyle dudaklarımı yaladım. "Hafta sonunu bekle. Yeri ve zamanı söyleyeceğim-" sözlerini bitirmeden tişörtünü kavrayıp parmak uçlarımda yükselerek dudaklarına kapandım. Geçen seferki öpüşmemizin sıcaklığına dayanarak bu defa ilk ben emmeye başladım. Üst dudağını önce ıslatırcasına yumuşak yumuşak öpüp ardından sertçe kavrayarak devam ettiğimde çok kısa bir süre sonra elini belime koyup beni kendine çekmişti.
Karşılık vermeye başladığında kollarımı boynuna doladım. Şu sıralar istediğim tek şey kafamın dağılmasıyken şiddetle dudaklarını sömürdüm. Adrian çok geçmeden ellerini geçen seferki gibi kalçama kaydırıp baskı uyguladığında omuzlarına tutundum. Beni kaldırır kaldırmaz bacaklarımı beline sardığımda yürümeye başlamıştı. Bir yandan dudaklarımı şehvetle öperken öte yandan sırtımı duvara yaslamasıyla memnuniyetle mırıldandım.
Dilini ağzıma soktuğunda ondan öğrendiğim kadarıyla karşılık vermeye çalıştım. Öncekine karşın bu defa daha tecrübeli olduğum için hissettiğim yoğun duygular yüzünden boğuluyor gibi olmamıştım. Elimi ensesinden yukarıya çıkarıp saçlarının arasına parmaklarımı dolağım sırada duvara sırtımı daha sert yaslamasıyla inleyerek saçlarını çekiştirdim.
"Sevişmek istiyorsun, öyle mi?" dudaklarımızın az da olsa uzaklaşmasını fırsat bilerek konuştuğunda nefesimi düzene sokmaya çalışırken kafamı salladım. "Sen de istiyorsun." diye mesajlarımızı ve yaşananları hatırlattığımda bir elini belimden çekti. Afallayarak nereye götürdüğüne bakmak için kafamı eğeceğim esnada dudaklarımı öptü. Bir değil iki değil üç değil dört kez. Art arda. Bu tutumuna binaen gözlerimi birkaç kere kapatıp açtığım sırada üstüme akan su damlalarıyla gözlerim irileşti. İrkilerek omzuna ellerimi sarıp doğrulmaya çalıştım. Kafamı duvara tam yaslarken "Sadece biraz yakınlaşacaktık." diye aklımdakinden bahsettim, "Sonra otel konusunda netleşince buradan çıkacaktım."
"Tüh," diyip beni iyice duvara yaslasa da üstüme akan soğuk su dikkatimi dağıttığı için Adrian'a odaklanamıyordum. "Fazlasını istediğini sanıp kendimi ona hazırladım." dediklerini duymama rağmen algılayamadığımdan yanıtlayamadım.
Dudaklarım titrerken zorlukla "Çok soğuk." dedim. Başımı eğip yüzüne bakarken yanaklarını sardım. "Üşüyorum, Kaptan."
Rahatsızlığımı dile getirince yüzümü inceleyerek elini yine musluğa götürdü. Duş başlığından akan suyun sıcaklığını orantısız bir şekilde değiştirince cildime değen haşlı suyla "Önce ortaya getir sonra biraz sıcağa çevir. Çok az." dedim. Suya o kadar odaklanmıştım ki şu an gündemim üstümde ıslanmakta olan kıyafetlerim olamıyordu maalesef.
Adrian nihayet suyu istediğim seviyeye getirince iç çekerek geri yaslandım. "Böyle güzel." dediğimde elini bu defa hırkama götürünce onu refleksle durdurdum. "Daha 'biraz' bile yakınlaşmadık Sarışın." diyip uyarı dolu edayla suratıma bakınca "Yakınlaşmadık." diye onu tekrar ettim. Akabinde üstümdeki hırkanın düğmelerini yavaşça çözüp sırtımı duvardan ayırmasıyla üstümden sıyırıp yere attım. Sırtımı yeniden duvara yasladığında bu defa gömleğimin düğmelerine uzandım ama Adrian durdurmuştu.
"Bunu ben yaparım." diyince olumlu mırıltılar çıkararak elimi çektim. Düğmeleri bir bir açtığı esnada "Hayatımda yaptığım en iyi seçimlerden birisin." dedim, istemeden.
"Tahmin ediyorum." diyince "Ukalasın." dedim.
Gülerek "İltifatı kabul edince ukala mı olunuyormuş?" dediğinde başımı şiddetle olumlu anlamda salladım. "Dediğin gibi olsun." diyerek bir düğmeyi daha açtıktan sonra başını eğip karnıma kadar açıkta kalan tenimde göz gezdirdi. Sonunda göğüslerimden birine yönelip onu ağzına aldığında saçlarına asıldım.
Başta ne yapmam gerektiğine karar veremezken çok geçmeden önce tereddütlü bir şekilde onu göğsüme bastırdım ardından göğüs ucumu yalayıp emmesiyle desteklercesine daha sert bastırarak "Kaptan..." diye titrek bir sesle şehvetle inledim.
"Bu şeye sıkılana kadar devam edelim, olur mu?"