Osaka'nın, duyduğu cümle karşısında nevri dönmüştü. Aldığı derin nefesin ardından arkasını dönmüş ve başına ne geleceğini düşünmeden tüm sinirini çocuğun yüzüne attığı yumrukla çıkarmıştı.
Çocuk yediği yumruktan sonra bir saniye bile ayakta kalamamış, yere düşmüştü. Fakat Osaka bu durumdan tatmin olmamıştı. Yerde yatan çocuğun üstüne çıkmış, artarda yumruklar atmaya başlamıştı.
"Osaka saçmalama kalk ayağa!"
Osaka'nın omuzlarını tutmuş, çekmeye çalışmıştım. Fakat agresif ve seri hareketleri omuzlarını tutmamı bile etkilemişti. Durum böyleyken yarım yamalak gösterdiğim çekme çabası hiçbir işe yaramamıştı.
Ne yapacağımı bilememiş, olduğum yerde kalmıştım. Karşımdaki çocuğun, bana gösterdiği iğrenç tavırlara karşı bir bedel ödemesi gerekiyordu. Fakat Osaka'nın sorunu bedel değil, gururuydu. Bu yüzden çocuğun dağılmış suratı hala Osaka'yı tatmin etmiyordu. Ve bu şekilde devam etmesi hepimize zarar verecekti.
İnsanları çağırmam sadece olayı daha fazla büyütecekti. Osaka'yı ayırmaktan başka bir çarem yoktu. Fakat fiziksel anlamda eşit olmamamız buna engel oluyordu. Osaka bana, ona karşı kendi dilimdeki şiddeti göstermekten başka çare bırakmamıştı.
Sol elime odaklandığım anda tüm alevlerin parmak ucuma yerleştiğini hissetmiştim. Aldığım eğitimler, dakikalarca süren odağımı saniyelere düşürmüştü. İşte şimdi bu anın önemini görecektim.
Yavaşça arkasına geçtim. Şimdi ise en hassas bölgesi olan ensesine elimi yerleştirecek, içeri yolladığım ufak bir ısı ile kan basıncını arttıracaktım. İşin sonunda Osaka, anlık artan kan basıncı ile şoka uğrayacak ve etkisiz hale gelecekti.
Bu durum Osaka'yı hiçbir şekilde ölümcül sonuçlara sürüklemeyecekti çünkü Osaka da yapay olsa bile ateş elementine sahipti.
Elimi ensesine yerleştirdiğim anda Osaka planladığım gibi yerdeki çocuğun üzerine yığılmıştı. Hemen onu omuzlarından tutarak yana yatırmıştım. Şimdiden kendisine gelmeye başlamıştı. Fakat asıl problem yüzü kanlar içinde olan çocuktu.
Osaka kendisine geldikten sonra hemen doğrulmuş ve etrafına bakmıştı. Yerde hareketsiz yatan çocuğu görünce son olanları hatırlamıştı.
"Siktir bayılmış mı cidden?"
"Kapa çeneni Osaka ve hemen şu çocuğu lavaboya götürüp ayıltmaya çalış!"
"Haddinden fazla konuşursa böyle olur tabi a.... koyduğumun çocuğu."
"Pis pis küfür edip durma lavaboya götür çocuğu!"
Osaka çocuğu omuzlarından tutup geri geri yürüyerek lavaboya sürüklemişti. Ben de diğer lavaboya girip aldığım peçete ile geri dönmüştüm. Yerdeki kanları temizlemek için eğilmişken duyduğum adım sesleri tüm vücudumun buz kesmesine sebep olmuştu.
Hemen ayağa kalkmış ve kendime çeki düzen vermiştim. Kapının önünde lavaboyu bekliyor gibi davranmaya başlamıştım.
Gözlerimi gelen kişiye çevirdiğimde gördüğüm gri saçlar rahat bir soluk almama sebep olmuştu.
Gelen kişi Melody'di. Endişeli yüzümü ve elimdeki kırmızı kanların olduğu peçeteyi görünce onun da endişelenmeye başlaması sadece birkaç saniye sürmüştü.
"Nancy ne oldu burada?"
Hızlıca yanıma geldi ve kollarımı tuttu.
"Sen iyi misin? Anlat ne oldu?"
"Kırmızılardan birisi ısrarla bana sarkıntılık etti. Osaka da sadece çocuğu yollamak için gelmişti fakat çocuk sivri dilli çıkınca..."
"Ah Osaka! Bulunduğu her yerde olay çıkarıyor ya! Bu çocuğun tedavi olması gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KAN
Teen FictionTanrı sahip olduğu kudretli ışıktan bir parça bölmüş ve beyaz kanlı insanlara vermişti. Bu yüzden beyaz kanlı insanlar, tanrının kendisine en yakın olan çocuklarıydı. Nancy Kosamov, beyazlar dünyasında doğmuş psişik bir insandı. Hükümetin onu kırmız...