"Oğluymuş. Genç devam etti: "Ölmeden iki saat kadar önce bizleri topladı. Uzun uzun izahatlardan sonra bizim de Müslüman olmamızı istedi.
Ben, annem ve kız kardeşim babamın anlattıklarını uygun bularak' Müslüman olmuştuk. Sabahleyin de namaz kılmayı öğrenmek için, birlikte yanınıza gelecektik.' "Yığıla kalmıştım. Ya Rabbi, Senin Azamet-i Kibriyan önünde başımı kaldırmamak üzere secdeye kapanmak istiyorum. Çünkü Sen bize, isyan ve küfürle dolu kapkara bir ömrü, bir saatte aydınlatabilen Risale-i Nur gibi bir hakikat nasip ettin.
Bu ne büyük bir nimet Allah'ım! Bu ne tükenmez bir hazinedir! Zerratımız adedince kendimizi, Senin rızan yolunda feda etsek, yine şanına layık hamd etmiş olamayız.
"Aziz kardeşim, bir takdis-i nimet tarzında ifade edeyim ki, bir ömür boyu maşukunun sevdasıyla tel tel eriyen hasretli kavuşma gününü nasıl iple çekerse, Resulullaha ve Üstadıma kavuşma anımı iple çekiyorum. Bekliyorum, o anı... Azrail Aleyhisselamın kapımı açmasını bekliyorum. Ölümle aramda incecik bir perde kaldı. Kefenim ve sabunum başucumda duruyor. Cenab-ı Hak, son nefesimizde de Nur talebesi olmak bahtiyarlığını nasip etsin. "Dualarınızı bekliyorum."
Salih Beyin vefat haberini alınca, derhal telgrafla taziyelerimizi ilettim. Ardından da uzun bir mektup yazdım. Mektubu oğluna hitaben kaleme almıştım. Mutlaka tanışmak istediğimi, babasıyla olan dostluğumuzun kendisiyle devamını arzu ettiğimi, babası hakkında öğrenemediğimiz birçok konunun kendisinin yardımıyla aydınlatılmasının lüzumu ve zarureti üzerinde durdum. Ve mektubuma cevap vermesini, adeta yalvararak istedim.
İki ay gibi bir zaman geçtikten sonra, iki paragraflık bir mektup aldım. Şöyle diyordu:
"Acımızı paylaştığınız için ilginize teşekkür ederim. Elbette ki babamın dostu, benim de dostumdur. Lakin adresimi değiştireceğim için, sizinle düzenli bir irtibat kuramayacağımı sanıyorum. Beni anlayacağınızı umuyorum. "Selamlar..." Mektubun sonundaki tarihi altında, el yazısıyla yazılıp imzalanan ve "Savaş Eser"e benzeyen bir isim okunmaktadır.
Bu, gerçek adı mı, değil mi bilemiyorum. Eğer gerçek adıysa, Salih Beyin soyadı "Eser" olmalıdır. Ya adı? İşte hala karanlıkta kalan bir nokta... Oğluna defalarca mektup yazdım. Cevap gelmedi, fakat iade de edilmedi. Ama son mektuplar, bana iade olundu. Üzerinde 'adres değiştirdi' yazılmıştı.
12.12.1984 SALiH GÖKKAYA
Hala, oğlundan bir cevap bekliyordu. Kapkara geçmişini, nurlarla aydınlatan o müstesna insanın karanlık hatıraları gün ışığına çıkar ve birçok merak konusu olan noktalar da aydınlatılmış olur, diye ümidimi muhafaza ediyorum. Ve yine temenni ediyorum ki, böylesine değerli bir insanın oğlu, Amerika'nın sefahati içinde eriyip gitmez de, babasının hatırasına sımsıkı sarılır.
Bunu yalnız ben değil, binlerce ehli iman arzu etmektedir. Salih Beyin de ruhu şad olsun. Cenab-ı Hak, günahlarını affetsin. Ve küfrün çıkmazında çırpınan daha nice Salih Beylere aynı hidayeti nasip etsin. Karanlık dünyaları, Nurlarla dolsun.
Amin, amin, amin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendini Arayan Adam
General Fictionİşte şu kainatın yaratan Rabbimiz de, koyduğu umumi ve muhteşem kanunlarla alemin nizamını sağlamıştır. Bu nizama en küçük atomdan, milyarlarca yıldızı bulunan galaksilere kadar her yaratılan şey tabi olmuştur. Her şeyin hakkı ve hukuku bellidir. He...