Bir Mektup

12 2 1
                                    

Eczaneden sorulan "Sözler" ve "Lem'alar Salih Gökkaya'nın 1. ve 2. mektupları önümde duruyor.

Defalarca okudum. Çok duygulandım ve çok ibret aldım. Ayrıca, benim hayatımla da az çok bir benzerliği var.

Risale-i Nur, beni de büyük bir bunalımdan kurtardı. Yeniden hayata döndüm, diyebilirim. Kısaca anlatayım:

Ben, çok zengin bir iş adamının tek çocuğu olarak dünyaya geldim. İhtiyaç adına hiçbir noksanlık duymayan bir aile hayatımız vardı. Ayakkabı değiştirir gibi araba değiştiriyor, su gibi para harcıyordum.

Gençliğim çok hareketli ve çok hızlı sürmekteydi. İstediğim her şeye sahip oldum, güzel denilen bütün yerleri gezdim, gördüm. Ayrıca turist çeken bütün Ülkeleri de bir bir dolaştım.

Her şey, önüme ve ayağıma serilmişti. Öyle bir an geldi ki, kavuşacağım hedeflerim bitti, tadılacak lezzetler tükendi. Veya artık bütün güzellikler ve lezzetler bana yabancılaşmaya başladı. İçimde, yavaş yavaş ve gizliden gizliye beni kemiren bilmediğim bir huzursuzluk belirmeye başladı.

Yıllar yılı, geçti geçecek ümidiyle, bekledim, durdum. Ama o gizli huzursuzluk gittikçe artıyor, uykularımı, hayatımı ve sevincimi alt üst ediyordu. Bedenen de çok yorgun ve bitkin düştüğümü anlayınca, babam beni yerli ve yabancı ne kadar ünlü psikiyatrist, psikolog varsa hepsine götürdü, tedaviye çalıştı. Ne yazık ki bütün bunlar, içimi küçük bir yılan gibi sıkan huzursuzluğuma bir çare olamamıştı.

O mutlu ve her şeye gücü yeten ailemiz, yıllardır bir matem havası yaşıyordu. Öyle bir an geldi ki, artık dayanamaz oldum. Adeta gizli bir el, ruhumu, kalbimi ve kafamı avuçluyor, sıkıyor, eziyor ve beni çıldırtacak gibi bunaltıyordu.

Bu arada babam da ölünce, bütün bütün yıkıldım ve bunaldım. Tımarhanelik bir insan oldum, diye korkmaya başladım.

Bir gün, okulda beraber okuduğumuz bir arkadaşımı gördüm ve durumumu ona da anlattım. "Yurt dışı seyahatlere çıksana" dedi. "Gezmediğim yer kalmadı" dedim. "Ben Suudi Arabistan' da faaliyet gösteren İtalyan firmasında çalışıyorum. Eğer istersen oraya gidelim. Belki havası iyi gelir. Biraz değişik bir beldedir" dedi.

Düşündüm. Belki 'faydası olur' diye kabul ettim. Orası Müslüman bir devlettir. Ama Müslümanlığı, adından başka tanımıyordum. Bizim evimizde her şey bulunurdu, ama Müslümanlığın izi bile yoktu.

Birlikte Cidde'ye uçtuk. Günlerce şehir şehir dolaştım. Ama nafile... Aradığım dermanı bir türlü bulamıyordum. Bu ümitsizlik içinde, Medine' de bir otel odasındaydım. Artık her şey bana bir hoş görünüyordu. "Eyvah" dedim, "Galiba yolun sonuna geldim." Kendimi ilk defa bu kadar aciz ve yardıma muhtaç hissettim.

Birden aklıma Allah geldi. Ama nasıl yalvarıp yakaracağımı bile bilmiyordum. Birkaç kelime mırıldandım. Bu sıkıntı içinde dalmışım. Baktım, rüyamda odamın kapısı açıldı. Sarıklı, cübbeli bir zat göründü.

"Hasta olan sen misin?" diye sordu. Şaşkınlık içinde: "Evet" dedim. "Ben doktorum, seni muayene edeceğim" dedi. Hayret ettim. Hiç doktora benzer bir tarafı yoktu.

"Siz nasıl bir doktorsunuz?" diye sordum.

"Evladım" dedi: "Ben bu asrın doktoruyum. Sen derdini anlat bana." Anlattım. Beni sessizce dinledi.

"Sana bir reçete yazacağım" dedi.

"Eğer bu ilaçları kullanırsan hiç korkma hemen düzeleceksin." Tebessümle saçlarımı okşadı. "Söylediğimi yaz" dedi. Elime kalemi alıp, harfi harfine yazdım.

"... Sözler, Lem'alar, Mektubat, Şualar, Asa-ı Musa... Bu ilaçları kullanırsan, hiçbir şeyin kalmayacaktır." Büyük bir heyecanla uyandım. Hemen kâğıda ve kaleme sarılarak, söylenilen ilaçları aynen yazdım. Ama bunlar, benim kullandığım ilaçlara benzemiyordu.

Ve gecenin ortasında sokağa fırladım. Sevincimden ne yaptığımı bilemiyordum. Rüyanın ciddiliği bana öyle bir kanaat vermişti ki, beni yıllardır kemiren bu dertten kurtulacağıma inanmıştım. İlk rastladığım eczaneye girdim. Kâğıdı görevliye uzattım. Adam, baktı baktı:

"Bizde böyle bir ilaç yok" dedi. "Bu ilaçlar, ya çok öncenin, ya da çok yeni, henüz bizim elimize geçmemiş olabilir."

"Başka bir eczaneye girdim. Bir başkasına, bir başkasına daha... Ama o ilaçlardan kimsede yok. Yol üstünde bir hastane vardı. Oraya başvurdum. Beyaz tenli genç bir doktor, reçeteyi elimden aldı ve gülümsedi:

"Bunlar ilaç değil, kitap" dedi.

"Nasıl olur" diye hayret ettim.

"Ben Alman asıllıyım" dedi, "bu kitapları ben de okudum Yazan Türk'tür. Nasıl temin edeceğiniz konusunda yardımcı olabilirim."

Kitapları temin ettim ve odama kapanıp bitirinceye kadar okudum. Şimdi ben de kendimi yeniden doğanlar arasında sayıyor ve benim durumumdaki herkese aynı ilaçları tavsiye ediyorum. Mesut uçan çarpıcı konu film yapılmıyor?" diye soruyorlar. Hakikaten çok mükemmel film olur.

Kitabın reklamının daha fazla yapılmasını diliyorum. Ve bu konuyu gelecekte film olarak seyretmek ümidiyle, çalışmalarınızda başarılar temenni ediyorum.

Kendini Arayan AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin