Her şey bir yolculukla başladı

885 24 6
                                    

O gün... Yıllardır okul sıralarının zorluklarını, bugüne kavuşmanın tesellisiyle yenmeye çalışmıştım. Bunun için ki, öğretmenlik mesleğine attığım ilk adımın, ruhumu sımsıcak duygularla titrettiğini çok iyi hatırlıyordum.

Öğretmen olmak... Adeta ülkeler fetheden bir kumandan gibi, vakur ve tatlı bir ürpertinin bütün benliğimi dalga dalga sardığını hissediyordum. Sanki dünyada bu mesleği seçen ilk adam benmişim gibi önüme çıkan herkese soruyordum: "Öğretmenlik nasıl bir şey? Aldığım cevaplar genellikle aynıydı:

"Öğretmenlik mi? Oooh, çok güzel tabii... Yalnız eski itibarı kalmadı" Bazısı da öyle ballandıra ballandıra anlatıyordu ki, o güzel sözleri dinlerken hemencecik okula koşasım, o cıvıl cıvıl çocuklar arasına karışasım geliyordu.

Fakat "Öğretmen mi?" diye, dudak bükerek moral bozucu cevaplar veren ve adeta kanımı buz gibi donduranlar da az değildi. Ama ben, nedense hep hoş ve tatlı sözleri duymak istiyor, ürkütücü konuşmaları çabucak unutuveriyordum.

Vazife yapacağım yere gitmek üzere hazırlanıyordum. Beni uğurlamak için eve gelen dost, akraba ve arkadaşlarla birlikteydim.

Bizde usuldür; uzağa giden kimselere, "Allah yolunu açık etsin, güle güle git, güle güle gel" diyerek, hem moral verilir, hem de iyi ve kötü gününde yalnız olmadığı ona anlatılmak istenir. Bu geleneğin manevi kıymetinin ne kadar büyük olduğunu ilk defa anlıyordum.

Sohbet oldukça koyuydu o akşam... Konu ise, öğretmenlik.. Şahsına ve ilmine çok saygı duyduğum bir büyüğümüz, öğretmenlik mesleğindeki başarı sırlarını anlatıyordu.

Bu metotlar benim için o kadar önemliydi ki, dayanamadım, kağıda ve kaleme sarılarak not almaya basladım.

"Öğretmen bir köyün her şeyidir" diyerek girmişti sözüne.

"Bu, aslında bir Peygamber mesleğidir. Muhtaç insanlara ilim, medeniyet ve irfan götürmek kadar faydalı daha ne olabilir? Bunu yapabilmek için de, nabza göre şerbet vermeyi iyi kavramak lazımdır. Doğru bir şeyi anlatırken, kırmadan, ürkütmeden ve damarına dokunmadan yapmak gerekir. Yapayım derken, bütün bütün bozmamaya dikkat etmek çok önemlidir.

"Köylünün inanç ve geleneklerine ters düşen, onlardan kaçan ve hayat tarzlarından kopan bir öğretmen, o yerde hem başarılı olamaz, hem de huzur bulamaz. Ve belki de barınamaz da...

Köylü, önce öğretmenin samimiyetine inanacak ki, ona kapılarını açıp sıcak bir alaka göstersin. Bunun için, o köyün öğretmeni, kendi mesleğini çok iyi kavraması kadar, insan psikolojisini de iyi bilmesi lazımdır. Çünkü bizdeki öğretmenlik anlayışı yalnızca çocuk okutan değil, köyün bütün dertlerine çare bulabilecek bir ehliyette olması lazım geldiği yolundadır.

"Bayramda; düğünde, sünnette, bazı özel gün ve gecelerde bütün gözler öğretmeni arar. Tabii ki öğretmen de bunun hakkını vermelidir. Bu da çok iyi bir kültür ister. Yalnızca, ders kitaplarının teorik bilgileri yetersizdir.

Öğretmen, hayatı en büyük bir okul kabul ederek her hadiseden, her tecrübeden ders almasını bilmeli ve hareket tarzını da ölçülü ayarlamalıdır.

"Kalbin nuru din ilimleri, aklın nuru fen ilimleridir. İkisinin birleştirilmesiyle hakikat ortaya çıkar. Bu iki unsurun bir araya gelmesiyle, talebe gayrete gelir ve başarılı olur. Birbirinden ayrıldıkları vakit birincisinden taassup, ikincisinden de hile, şüphe doğar" diyerek, iyi bir eğitim politikası çizen kıymetli bir alimin bu güzel sözü üzerine yorumlar yapılıyordu.

"Cami ve okul, bir köyün iki ana direğidir. O köyün varlığı huzuru ve birlik içinde yaşaması, bu iki direğin sağlam ve dimdik ayakta durmasına bağlıdır.

Camide din havası mevcuttur. Okulda ise, ilim havası vardır. Birisi, düşmanlığı, kini silip kardeşliği getirir; diğeri de cehaleti kaldırıp medeniyeti davet eder.

Böylece o köy, genel bir okul havası içinde, ilim, fazilet, medeniyet ve kardeşlik mefhumunu öğrenmeye baslar. Bunları yapacak olan da, o köyün imamı ve öğretmenidir.

"Öğretmen, cami cemaatini tanımayıp, köyün en mukaddes varlığı olan camiye ters düşer; imam da okulu bir küfür alanı olarak görürse, o köyde fitne kıvılcımları çıkmaya baslar.

Halbuki öğretmenin imamla anlaşıp kaynaşması, milletin hasretle beklediği bir husustur.''

Büyük bir zevk ve dikkatle dinlediğimiz sohbet, geç vakitlere kadar sürmüştü. Bu ölçüleri bir bir not aldıktan sonra, valizime kitapları, yerleştirdim. Çünkü onlar benim hem öğretmenim, hem arkadaşım olacaklardı.

Kendini Arayan AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin