Karşımda materyalist felsefenin parmakla gösterilecek kadar şuurlu bir siması oturuyordu. Adeta, "o dava"yı temsil eden "o adam"a karşı iman davasının muzafferiyeti için bütün kalbimle Allah'a yalvarıyor ve acizliğimi şefaatçi yaparak yine ona sığınıyordum.
"Altıncı Mesele", Allah'a iman hakkındaydı. Allah'ın varlığını ve birliğini, akli, ilmi ve mantıki tarzda izah ediyordu.
Öncelikle bu meseleyi anlatmaya çalışacaktım. Çünkü her şeyin başı Allah'a imandı ve bu husus izah edilip açıklığa kavuşturulunca, diğer meseleler çok kolay halledilecekti.
Kitabı, okuduğunu pek anlamayan ve orada yazılanlara yabancı olan bir insan tavrıyla okumak istiyordum.
Çünkü bu konuda bir şeyler bildiğimi ifade edersem, mevzunun tartışma havasına girmesinden korkuyordum. Halbuki ben, kendisinden bazı hususları öğrenmek istediğimi nazara vermeliydim. "Altıncı Mesele"nin misallerini okumaya basladım:
"Nasıl ki, mükemmel bir eczahane ki, her kavanozunda harika ve hassas mizanlarla alınmış hayattar tiryaklar ve macunlar var. Şüphesiz gayet maharetli ve kimyager ve hakim bir eczacıyı gösterir. Öyle de, küre-i arz eczahanesinde bulunan ve dört yüz bin çeşit nebatat ve hayvanat kavanozlarındaki zihayat macunlar ve tiryaklar cihetiyle, bu çarşıdaki eczahanede ne derece ziyade mükemmel ve büyük olması nisbetinde, okuduğunuz fenn-i tıp mikyasıyla (tıp ilmi ölçüsüyle) Küre-i arz eczahane-i kübrasının eczacısı olan Hakim-i Zülcelal'i hatta kör gözlere de gösterir, tanıttırır."
Kitabı dikkatle dinleyen "O adam"a, misal bitince sordum: "Efendim, bu misal ne demek istiyor acaba, biraz izah eder misiniz?"
Gözlerini ilk defa bir şey keşfediyormuş gibi bir noktaya diktikten sonra, düzgün ve tek tek seçtiği kelimelerle konuyu izaha çalıştı:
"Yani demek istiyor ki, bir eczahanenin içinde bulunan hayat ve şifa verici ilaçlar, onların iyi bir kimyager tarafından yapıldığını gösterir. Bir ilacın ustasız ve kimyagersiz meydana gelmesi imkansızdır. Aynen bunun gibi, dünya da o eczahaneden daha büyük ve daha mükemmel bir eczahanedir. Dünyanın içinde bulunan dört yüz bin çeşit bitki ve hayvanların da, o ilaçlar gibi maharetli bir eczacı tarafından yapılması icap eder.
"O küçük eczahanedeki ilaçlar bir kimyager tarafından yapılıyorsa, bu dünya eczahanesi de eczacısız ve kimyagersiz olmaz. O da Allah olmalıdır."
Misalden anladığını yorumladıktan sonra, sanki onu başkasından duyuyormuş gibi, sağ elini sol elinin içine vurup: "Mükemmel bir misal" diye gürledi. "Orijinal. Çok güzel"
Bu olağanüstü tesirin ciddiyet derecesini öğrenmek için yüzüne baktığımda, gerçekten samimi olduğunu anlamakta zorlanmadım. Heyecandan, kalbimin vuruşlarını hissediyordum. Okuduğum mevzuda dört misal daha olduğu için:
"Efendim, okumaya devam edebilir miyim?" diye sordum. Kendine has ağırlığı ve ciddiyetiyle: "Buyurun hocam," dedi. "Lütfen devam edin." Kendimi zor frenleyebildiğim bir heyecanla okuduğum çarpıcı misallerin açıklamalarını büyük bir takdirle yapıyor ve her izahının ardından da: "Müthiş bir şey. Duymadığım doğrular" diye hislerini belirtiyordu... Özellikle su misal, fevkalade dikkatini çekmişti:
"Hem nasıl ki: Bir fabrika şehirde milyonlar elektrik lambalar hareket ederek her yeri gezerler. Yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lambaları ve fabrikası, seksiz bedahetle elektriği idare eden ve seyyar lambaları yapan Ve fabrikayı kuran ve istial maddelerini getiren bir mu'cizekar ustayı ve fevkalade kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanıttırır; yaşasınlar ile sevdirir.
Aynen öyle de, bu alem şehrinde dünya sarayının damındaki yıldız lambaları, bir kısmı kozmoğrafyanın (astronominin) dediğine bakılsa, küre-i arzdan bin defa büyük ve top güllesinden yetmiş def'a sür'atli hareket ettikleri halde, intizamını bozmuyor; birbirine çarpmıyor, sönmüyor, yanmak maddeleri tükenmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendini Arayan Adam
General Fictionİşte şu kainatın yaratan Rabbimiz de, koyduğu umumi ve muhteşem kanunlarla alemin nizamını sağlamıştır. Bu nizama en küçük atomdan, milyarlarca yıldızı bulunan galaksilere kadar her yaratılan şey tabi olmuştur. Her şeyin hakkı ve hukuku bellidir. He...