Sanırım aklımda chanmin fici var... SEVVAL DUR ARTK YETER---Hyunjin----
Gözlerimi onun kolları arasında açınca bulunduğumuz hali umursamadan yavaşça geri çekilip ona baktım. Normalde çoktan uyanmış ve kahvaltı hazırlıyor olurdu. Tamam kabul ediyorum.. dün gece biraz...fazla ileri gitmiş olabilirdik.
Düşüncelerimden sıyrılıp yataktan kalktığımda onu uyandırmadan yavaşça banyoya girdim. Dakikalar sonra dinç bir şekilde duşumu bitirmiş , giyinip çıktığımda odada yoktu.
Terliklerimi giyip saçlarımı üstünkörü kuruttuktan sonra aşağı indim. Etrafta ses seda yoktu. Nerede olduğunu az çok tahmin ettiğim için beklemeden bahçeye çıktım. Koltuklardan birinde oturmuş kahvesini içiyor, bir yandan kitabını okuyordu.
Yanına ulaştığım sırada kitaptan aldığı bakışları beni buldu.
" Günaydın ufaklık."
" Günaydın, Kahvaltı yapmayacak mısın? Hazırlayayım mı?"
Yanına otururken sorduğum sorudan sonra kahvesinden bir yudum alıp önüne indirmiş, " Aç hissetmiyorum. Sen ye.." diye karşılık vermişti.
Çok garip bir hava ve aramızdaki de inanılmaz garip bir atmosfer.
Başımı koltuğa yaslayıp bakışlarımı gökyüzüne dikince elindeki kitabı yavaşça kapatıp yanına indirdi ve çalan telefonunu açtı.Ben sessiz sedasız otururken o Bob denen arkadaşıyla kısa bir telefon görüşmesi yapmış, ardından yerinden kalkıp bana bakmıştı.
" Çıkıyorum.. akşam görüşürüz."
" Elin dolu geleceksin değil mi?"
" Hyunjin..."
" Görüşürüz."
Tekrar gözlerimi gökyüzüne dikince bana yaklaşmış, parmakları çenemi bulunca belli belirsiz okşadıktan sonra yüzüme eğilip gözlerime kısa bir öpücük bıraktığı gibi çıkıp gitmişti. Saatlerce dönmeyecek olduğunu biliyordum.
Bu yüzden bunu fırsat bilip yukarı çıktım. Aynı evin içerisinde yüzlerce insandık ama bir tek ben vardım. Anlıyor musunuz?
Kendi kendime şarkı mırıldanarak yukarı çıkmış, onun odasına girip etrafı üstünkörü topladıktan sonra duvardaki resminler çekmişti dikkatimi. Bakışlarım alt katta cansız bedenleri bulunan insanların resimlerine kayarken kendimi ister istemez kötü hissettim.Bunların arasında tek yaşayan bendim işte. Çok gariptir ki hâlâ öldürmedin beni.
Her birinin ayrı bir hayatı olduğunu, onların da yaşamaya hakları, sevilmeye, önemsenmeye, nefes almaya ihtiyaçları olduğunu düşündükçe kaçıp gidesim geliyordu.
Nasıl olacaktı? Ben burada böylece daha ne kadar yaşayacaktım? Hayatının sonuna kadar beni yanında mı tutacaktı?
Derin bir nefes alıp odadan çıkınca koridorun sonundaki heykellerinin bulunduğu atölyeye girdim.Şu üstü örtülü olanı... görsem mi? Çok merak ettiğim doğruydu, ama kendisi gösterse daha güzel olmaz mıydı ki?
Onu şuan için bir kenara bırakıp masanın üzerindeki kendi yaptığım kediye bakıp güldüm, çok güzel olmuştu. Ya da ben mi beceriksiz olmama rağmen kendimi avutuyorum?
Sandalyeyi çekip oturduğum sırada önüme biraz kil alıp kelebek yapmaya niyet ettim.
Tam iki saat sürdü. Ciddi anlamda iki saat...Yorgun argın önümdeki şeye bakarken lanet etmemek imkansızdı çünkü bu kadar uğraşıp ortaya böyle bir şey çıkarmak büyük başarısızlık örneğiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly_HyunHo
FanfictionPsikolojisi tamamen bozuk bir katil tarafından kaçırılan güzeller güzeli Hwang Hyunjin, bu lanetli adamın ellerinden kurtulmanın tek yolunun aşk olduğuna karar vermişti.