Psikolojisi tamamen bozuk bir katil tarafından kaçırılan güzeller güzeli Hwang Hyunjin, bu lanetli adamın ellerinden kurtulmanın tek yolunun aşk olduğuna karar vermişti.
Tam dördüncü aya girdik bugün. Ve inanır mısınız..resmen sevgiliyiz!
Şaka gibi bende biliyorum, bunlar tamamen şaka gibi. Bunları düşünürken önüme indirmiş ve birkaç dakikadır doldurduğum listeme bakmıştım.
- Kaçırıldım. - Şerefsiz caninin elinden kaçtım. - Şerefsiz cani beni tekrar buldu. - Onu kendime aşık etme planları yaptım. - Hakkında bir çok şey öğrendim. - Bana aşık oldu...
Liste gözlerimi kamaştırıyor. Bir an kendimi berbat bir insan gibi hissettim. Ama başlarda ona kapılacak olduğumu hesaba katmadan yapmıştım bu planı. Fakat olmazdı. O bir caniydi ve ben illa ki bir gün onun elinde ölecektim.
Listeyi kapı açıldığı için katlayıp kitabın altına koyduğum sırada hiç bozuntuya vermeden oturmaya devam ettim.
Minho yanıma ulaşıp bana arkamdan sarılmış, başını omzuna yaslarken " Ne yapıyorsun burada yalnız başına?" Diye sormuştu.
" Ah karalıyorum bir şeyler.."
" Hmm.."
Saçlarımdan öpüp geri çekilmiş, masanın üzerine bıraktığı telefonu çaldığı sırada anında meşgule atıp" Ben duşa giriyorum..." dedikten sonra cevabımı duymaya müsade bile etmeden kendini banyoya atmıştı.
" Minho! Çok kalacak mısın?"
" Hayır güzelim neden?"
" Kahve yapacaktım!"
" Sen iç ben sonra yaparım.."
" Tamam!"
Ayağa kalkıp suyun açılma sesini duyduğum gibi telefonunu alıp odadan çıktım. Artık bir şeylere son vermem gerekiyordu sanırım.
Mutfağa girip tezgaha yaslanınca düşünmeye başladım. Hiç emin değildim, şuan polisi arayıp onu tutuklattırabilirdim! Şuan yapabilirdim bunu... ama bilmiyordum.
Bir şey beni sürekli olarak geri itiyordu. Hayatım esaret adı altında güzel gidiyordu ama bu.. yanlış bir güzellik olurdu.
Her şeyi bir kenara bırakıp bu eve geldiğim ilk zamanları düşündüm, o zaman yaptığım bu plan hiç de beni zorlayacak gibi değildi. Ama şimdi... çok garip hissediyorum. Fakat doğrusunu söylemek gerekirse eli kanlı bir adamın saçlarımı okşaması doğru değildi.
Onlarca değil, yüzlerce insanın hayatını sonlandıran bir caniydi o.. evet büyüsüne kapılıp onu da kendime bağladığım bu adam bir caniydi. Ve o an kendimi değil, bodrum kattakileri düşünmek zorundaydım. Onların kızlarını, oğullarını, anne babalarını, sevdiklerini düşünmeliydim.
Hızla elim birkaç numarayı tuşlarken tam üzerinden on dakika geçtiği sırada gerginlikten ölecektim resmen. Minho beklediğim gibi giyinmiş bir şekilde aşağıya inince kahveleri alıp masaya bıraktım. Ellerim titriyor.
" İçmedin mi? Boşuna bekledin bebeğim."
" Ah sorun yok... birlikte içelim işte."
Bakışlarım onu bulduğu sırada onaylarcasına bakarken yerine geçip oturdu. Nerede kalmıştı bunlar?
Yaptığım şey o kadar kötü hissetmeme sebep oldu ki.. nefes alamayacaktım resmen. Pişman mıydım? Amacım bu değil miydi? Duygularıyla oynayayım derken neden ben aşık oldum? Ya da bu aşk mıydı? Sadece Co yalnız hissettim ve yanımda olduğu için beni önemsemesi hoşuma mı gitti acaba?
Bunları düşünürken elinin elime değmesi ile kendime gelip ona baktım. Hiçbir şeyden habersiz öylece bana bakıyordu. Bu akşam çok başka bakıyordu.
" İyi misin sen? Bir sorun mu var.. durgun görünüyorsun."
Derin bir nefes aldım. Tam o sırada gelen siren sesleri ikimiz için de hayatı durduran cinstendi. Yavaşça ayağa kalktı. Bakışlarını benden bir an olsun çekmedi. Elini elimden çekip ayağa yavaşça kalkışına kadar bakışlarımız birbirini bir saniye olsun bırakmamıştı. Bu işleri daha da zorlaştırdı.
Siren sesleri yaklaştı...yaklaştı... yaklaştı. O bana bakmaya devam ederken ben artık bir şey demeliydim.
" Minho... çok üzgünüm."
Tek bir tepki bile vermedi. Beni şuan öldürebilirdi, bunu rahatlıkla yapabilirdi. Ama o elini dahi kaldırmadı, ardından her şey inanılmaz derecede hızlı gelişti.
Polisler geldi... Minho'yu aldı. Ben göz yaşlarımı zor tutarken aylardır görmediğim annem bana sıkı sıkıya sarılmış ; " Ah Jin! Tam dört ay oldu oğlum... nasıl özledim seni!" Diyerek öpüp koklamıştı.
Ben şuan bunun farkında değildim ki. Aklım hâlâ arabaya bindirilmeden önce beni bulan o yorgun bakışlardaydı. Verdiği tek tepki başını sağa sola doğru sallaması olmuştu. Ben..berbat hissediyorum. Donmuş gibiydim.
Şimdi sevinmem gerekmiyor muydu? Her şey istediğim gibi gitmişti. Onu kendime aşık etmiştim, artık esir değildim, o tutuklanmış ve birçok hayat sonlanmak zorunda kalmamıştı.
Peki ya kalbim? Neden bu kadar acıyor? Pişman oluyordum sanki. Daha ilk dakikadan hemde.
Bunlar çok doğru şeylerdi, ama neden ben ona kapıldım. Eğer işin içine aşk girmeseydi... her şey bambaşka olacaktı. Ben şuan mutluluktan belki de havalara uçacaktım. Hatta bir seri katili yakalattığım için durup durup tebrik edecektim kendimi, herkes gibi. Ama öyle değildi işte... öyle olmuyordu.
" İyi misiniz bay Hwang?"
Polisin sorduğu soru yüzünden göz yaşlarımı silmiş ve o tarafa dönmek zorunda kalmıştım.
" Ah iyiyim evet..."
Herkes buradaydı. Aylardır hasretini çektiğim herkes yanımdaydı. Ama öyle bir acı vardı ki içimde... bu hiç geçmeyecek türdendi. Bir an akıma gelen şey ile annemin sıcak ellerini bırakıp koşa koşa yukarı çıktım.
Bir sürü ekip evin her bir yanını inceler, bir kısmı cesetleri götürürken koridorun sonuna ulaşıp o odaya girdim.
Üstü örtülü olan o heykele ulaştığım sırada hiç vakit kaybetmeden örtüyü üzerinden çekmiş, kendime bir şok daha yaşatmıştım.
Ben...bunu hiç beklemiyordum. Beni mi yapmıştı? Bu kadar güzel mi görünüyordum onun gözünde? Polislerin sesiyle oraya dönünce anında durdurdum. " Hayır! Onu bırakın.. götürmeyin, kalacak." Diye söyleyip elimi üzerine koydum.
Ben..ne yapıyordum bu gece cidden? Ya da o şuan... nasıl hissediyordu?
----
Hwrkes hyuna guzelce sovdu mu? D
Ama napalim boyke olmasi gerekiyordu...
UNUTMADAN HEYKEL SU:
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
CİDDİLİ SUNUN HEYKELİNİ BİRİ YAPSA MUTHİS OLURDU.
Her neyse... Sizi diğer fice de bekliyorum. Friends? - Chanmin