Keyifli okumalar.
Bir kere gülen bin kere ağlar fakat bin kere ağlayan bir kere bile gülmez.
Bu da hayatın adaletsiz ve acımasız olduğunun en büyük kanıtıdır.Saatimi de taktığımda hazırdım. Saat 01:30 olmalıydı. Ve yarım saatte gitmem gereken bir askeriye vardı. Ayakkabımı giyip dış kapının önüne geldim Mert evde olmadığı için kapıyı kilitleyerek anahtarı yanıma aldım.
Motorum ile gerçekleştirdiğim yolculuktan sonra önünde durduğum evlerden uzak yeri dışarıdan süzdüm. Gözlerim saatime çevrildiğinde anlaştığımız saate beş dakika olduğunu gördüm. Dudağımın kenarı memnun bir şekilde havalanırken karşımda ki büyük kapıya ilerledim.
"Buyurun?" Karşımda duran askere baş selamı verip cebimde duran kartı çıkardım. Kartı gösterdiğim an kapı açılırken yine baş selamı vererek içeri girdim. Ne tarafa gideceğimi düşünüyordum ki sol taraftan seslenilen ismim ile oraya döndüm. Kumral saçlı ve kehribar gözlü bir askerdi. Yüzünde ki sert ifade mimiklerinin çalışmadığını düşündürüyordu.
"Size eşlik edeyim. Buyurun lütfen." Elini uzatması ile bir şey demeden gösterdiği yönde ilerledim. İçeri girip bahçeyi ardımızda bıraktıktan sonra birkaç yere sapıp toplantı odası olduğunu düşündüğüm bir kapının önünde durduk. Bana eşlik eden asker baş selamı ile geldiği yoldan geri dönerken kapıyı tıklattım ve içeri girdim. Aynı kadro karşımda duruyordu.
"Hoşgeldiniz Alev Hanım."
"Hoşbuldum Metin Bey. Fazla vaktim olmadığını söylemiştim hemen başlarsak sevinirim." Diyerek bana en yakın sandalyeye oturdum.
"Tabi öncelikle ne içersiniz?"
"Türk kahvesi olur. Şekerli." Sade kahve zaten acı olan ağzımın tadını daha da acılaştıracağı için şekerli tercih etmiştim. Kahve yaklaşık sekiz dakikanın ardından önümdeydi. Yanında su olmadığını görünce kahveyi bırakan adama döndüm. Emir vermek veya yormak istemezdim fakat istemek zorundaydım.
"Su alabilir miyim?" Kibar olmasına rağmen sert olan sesimi duyduğunda bir an kaşları çatılacak gibi olsa da kendini dizginleyerek beni onayladı. Yine bir buçuk dakika kadar sonra gelen suyu teşekkür ederek aldım.
Kahveyi dudaklarıma götürüyordum ki elimi durdurdum. Bu tabi ki karşımda ki adamların gözünden kaçmamıştı.
"İçebilirsiniz. Sizi zehirleyecek değiliz." Alaylı konuşması ile dudağımın sol tarafı hafifçe kıvrıldı.
"Bundan emin olamam değil mi üsteğmenim? Önlem almakta fayda var." Suya dikkatli bir şekilde kahveden bir-iki damla döktüm ve su bardağını elimde birkaç kez döndürerek rengini kontrol ettim. Bir sıkıntı olmadığını anlayınca suyu bırakıp kahveden bir yudum aldım. Sırtımı sandalyeye yaslayarak daha rahat bir tavır takındım böylece onlardan çekindiğimi düşünmeyeceklerdi.
"Evet? Buyrun sizi dinliyorum.""Bakın Alev Hanım bize güvenmediğinizi biliyoruz ve bizim de size güvenmek için bir nedenimiz yok. Bizim amacımız bize güvenmenizi sağlamak değil masum insanların zarar görmemesini sağlamak ve nasıl olduğunu bilmesek de tecrübeli olduğunuz konular olduğunu biliyoruz. Bize lazım olan da bu."
"Tecrübeli biri istiyorsanız bu görevi askerlerinize verebilirsiniz Metin Bey. İçeri adam sokabilecek iken neden benimle uğraşasınız? Ki benim sizin her dediğinizi yapacak biri olmadığım açıkça ortada." Aslında cevabı tahmin edebiliyordum fakat bu onlar için bir nevi denemeydi. Cevapları beni tatmin ederse onlara daha kolay yardımcı olurdum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sönmeyen Alev
ActionBüyüyememiş bir çocuğun intikamını almak isteyen erken büyümek zorunda kalan bir kadın. Peki bu kadın yeterince büyüyebilmiş miydi? Güçlü, saygı duyulan biri olmak içinde ki çocuğu büyütmeye yetmiş miydi? Belki de intikam onu büyütebilirdi. Kim bil...