2. SÜRÜKLENİŞ

1.4K 73 32
                                    

Ellerim göğsümde birleştirilmiş bir şekilde küçücük hastane odasının ortasında duruyordum. Buse, ablasının uzanmış olduğu hasta yatağının yanında oturmuş, onun elini tutuyordu.

Ağlamaktan kendini harap etmişti bildiğin. Halbuki ortada büyük ve kalıcı bir hasar yoktu. Motosiklet sevdalısı ablasının geçirip geçirebileceği en ufak kazaydı bana kalırsa. Yani kısacası ucuz atlatmıştı.

Köprüde tam hız yapacakken davarın biri arabanın kapısını açmıştı, bu da tam hız yapmanın eşiğindeyken araba kapısına çarpıp yerle yeksan olmuştu. Ve bu kazadan tek bir kolu kırık çıkmıştı.

Yani bence kafasına darbe alıp öledebilirdi ama tek kolu kırık çıkmıştı işin içinden.

"Bu kadar ağlamana gerek yok Buse. O iyi. Sabah taburcu olabilecek kadar iyi hem de."

Sesimde bariz bir bezmişlik vardı. Ağlamaktan nefret ederdim. Senede bir ağlardım, söylememe gerek var mıydı hangi günde ağladığımı? Sanmıyordum.

Dönüp bana baktı bir süre. Çenesi hâlen titriyordu. Siyah saçları dağılmıştı. Bu gece, başına ömür boyu unutamayacağı, resmen travmaya sebep bir şey gelmişti ve o ablasına ağlamayı mı tercih ediyordu gerçekten? Bence o köhne barda yaşananlar, ablasının kazasından çokça daha ağırdı. Belki de bu kaza olayı sadece durumuna tuz biber ekmişti.

"Siz gidin. Buralarda daha fazla yorulmanızı istemiyorum. Hem bu gece sizi yeterince uğraştırdım zaten."

Ben az önce trip mi yedim düşüncesi alayla gülmeme sebebiyet verdi.

"Hayır Küçük Hanım. Ablan uyanmadan hiçbir yere gitmiyorum."

Hâlen uyuyan ablasının, hafif yaralara ev sahipliği yaptığı yüzüne baktım. Tanıdık bir sima olsa da çıkaramadım.

"Dışarıda beklemeye devam edeceğim." Ondan bir cevap beklemeden odadan çıktım.

Ben de yirmili yaşlarımın başındayken motosiklete karşı büyük bir tutku besliyordum. Hatta ufak tefek kazalarım da olmuştu.

Ama sonra, bana o tutkuyu bıraktıracak kadar ağır şeyler yaşandı. O günlerin tekrar aklıma gelmesiyle kalbime tarifi zor bir acı girdi. Asla o toplara giremezdim şu an hayır.

Silkelenip hastanenin çıkışına doğru yürüdüm. Temiz hava almak istiyordum. 27 yıllık hayatımın en garip doğum gününü geçiriyordum.

İşin tuhaf yanı, bu motosikletli kaza olayı resmen geçmiş travmalarımı tetiklemişti. Hayatımın en hatırlamak istemediğim dönemi adeta gözlerimin önünde canlanıyordu.

"İyi misiniz?" Sikeyim Buse'nin sesiydi bu. Kendime çekidüzen verip ona döndüm. "Neden dışarı çıktın? Üşüyeceksin." Sesim gergin çıkmıştı. Umarım yüzüm de sesim kadar gergin durmuyordu.

"B-ben... sizi merak ettim sadece." Neden kekeleyip duruyordu ki? Oradan o kadar mı korkunç görünüyordum gerçekten? "Neden kekeleyip duruyorsun?"

Ona birkaç adım yaklaşarak aramızdaki mesafeyi yok ettim. Yanımda ufacık kalmıştı. Kafası göğsüme zar zor denk geliyordu.

Bakışlarını benden kaçırmaya çalışmasına rağmen ben ona bakmayı sürdürüyordum. Saçlarının mis gibi kokusu burnuma gelince gözlerim birkaç saniyeliğine kapandı. Çok güzel kokuyordu, çok.

"Neden susuyorsun?"

"Ne dememi bekliyorsunuz?"

"Sana bir soru sormuştum."

paramparça | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin