Eser'den
Aptal Bartu. Başıma iş açmıştı. Buse geleceğini haber verdikten sonra Bartu'yu kapı dışarı etmiştim. Şimdi de evde volta atarak Buse'nin gelmesini bekliyordum.
Zil sesi düşüncelerimi böldü. Hemen adımlarımı kapıya doğru yönelttim. Kapıyı oyalanmadan açtım.
Gözlerimiz buluşunca Buse'nin endişeli olduğunu anladım. "İyi misin?" İçeri doğru adımlarken sormuştu. "İyiyim... istersen gel salonda konuşalım." Başını sallayıp salona doğru ilerledi.
Bartu'nun yalanını kapıda ifşa etmek istemiyordum. Çünkü derhâl çekip gidebilirdi ve lanet olsun ki bunu istemiyordum.
Salonun girişinde birden durup bana dönünce neredeyse çarpışacaktık. Elini yanağıma koydu. "Ağrın sızın var mı?" Sesi tedirgin çıkmıştı.
Sikeyim keşke gerçekten sakatlansaydım. Böyle ilgileneceğini bilseydim Bartu'nun beni sakatlamasına izin verirdim.
Ayağıma gelen fırsattan istifade ederek ellerimi kıvrımlı beline yerleştirip alınlarımızı birleştirdim. Gözleri derhâl kapanmıştı.
"Boşver şimdi ağrıyı. Ben Buse'mi çok özledim." Nefesleri derinleşti. Onun üzerindeki etkimden memnundum. Ona bu kadar yakınken bana karşı koyamaması beni mutlu ediyordu.
Dudaklarına eğilip kısa bir öpücük bıraktım. Tam ayrılacakken dudaklarını bana ittirdi. Onu daha uzun öpmemi istiyordu. Ben de onu daha uzun öptüm.
Oldukça yumuşak bir şekilde başlayan öpüşlerimiz birden daha tutkulu bir hâl aldı. Ben alt dudağını doyumsuzca emerken, o ellerini boynuma ulaştırmıştı.
Dilimi ağzına gönderince hiç zorlanmadan beni karşılamıştı. Ellerimi belinden kalçalarına kaydırıp onu kucağıma çıkardım.
Hararetle öpüşürken kanepeye doğru ilerledim. Onu kanepeye bırakmak için dudaklarımızı ayırdım. "Hani senin sırtın sakattı?"
Çarpık bir sırıtışla dudaklarına eğildim. "Değil." Üst dudağını dudaklarımın arasına aldım. Eş zamanlı olarak ellerimi tişörtünden geçirerek çıplak tenine ulaşmıştım.
Yumuşak karnını okşarken Buse alt dudağımı ısırdı. Kaşlarımı çatsam da dudaklarımızı ayırmadım.
Fazla ileri gitmeyi düşünmüyordum. Ama hafif de olsa onu bu kanepede, altımda inletme fikri bana cazip gelmişti.
O yüzden de karnındaki elimi biraz daha yukarıya doğru hareket ettirdim. Hâlâ dudaklarımız birleşikti.
Tişörtün altından sütyenini sıyırdığım gibi dudaklarını oldukça sesli bir şekilde ayırdı. "E-Eser." Gözlerime büyük bir şevkle bakıyordu.
Göz kontağımızı bozmadan göğsünü avuçladım. "Söyle yavrum." İnlemişti. Ben de öyle düşünmüştüm.
Boynumdaki ellerinden destek alarak beni tekrar kendine çekip alt dudağımı dudaklarına aldı.
Bana göre acemi olan öpüşlerine karşılık verirken avucumdaki göğsünü sıktım. Çok güzel bir inleme bıraktı ağzımın içine.
Göğüsleri ne fazla küçüktü, ne fazla büyük. Tam avucuma göreydi ve bu bana kafayı yedirtiyordu. Buna ilk muayene diyordum ben. Onları daha çırılçıplak görmemiştim bile. Ama mükemmel olduklarından emindim.
Tepeciğini işaret ve başparmağımın arasına alıp sıkıştırdığım zaman dizini bacak arama kaldırdı. Vücudu dokunuşlarımı ne kadar çok istediğini göstermeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paramparça | gxg
Romance27. Yaş gününde eski püskü bir barda tek başına doğum gününü kutlayan Eser, en zor anlarını geçiren 17 yaşındaki Buse'yi şans eseri fark edip hayatını kurtarıyor. İşte karşınızda Buse'nin Eser'e tutulma hikâyesi. UYARI! •bu kurgu lezbiyen, yaş farkı...