14. YAKALANAN KAÇKIN

374 48 21
                                    

Buse'den

O korkunç gecenin ardından iki gün geçmişti. Kendimi aklımın çıkmaz sokaklarında ne yapsam diye düşünürken buldum.

Anlık bir kararla çantamı çıkarıp içine birkaç eşya koydum ve ağzını kapatıp kenara bıraktım. Biraz zaman geçtikten sonra hava tamamen kararmıştı

Kendimce aklımdaki şeyi yapmam ilişkimi kurtaracaktı. Madem Eser mesajlarıma bakmıyor ve cevap vermiyordu o zaman Bartu'ya yazacaktım. Telefonumu elime alıp Bartu'nun dm'sine girdim.

"Bartu merhaba
Eser'e defalarca mesaj atmama rağmen kendisine ulaşamadım. Ben Eser'in evine gitme kararı aldım. Bunu ona iletirsen sevinirim."

Mesajı son bir kez daha okuduktan sonra gönder butonuna bastım. Çantamı koluma takıp ayakkabılarımı odamda giydim.

Yavaşça odamın kapısını açtım. Ablam odasındaydı ve bu iyi bir şeydi. Sessizce evin kapısına doğru gittim.

Dışarı çıktığımda koşmaya başladım. Sanki peşimden atlı kovalıyormuş gibi koştum hem de. Durağa vardığımda otobüs beklerken telefonuma baktım.

Bartu mesajımı görmüştü ama cevap yazmamıştı. Belki de bana cevap yazmadan direkt Eser'e haber uçurmaya gitmişti.

Otobüse bindikten sonra ablam aramaya başladı. Adını telefon ekranında gördüğüm anda meşgule atıp telefonu kapattım. Kusura bakma ablacım bu gece öyle ya da böyle benim istediğim olacaktı.

20 dakika sonra otobüsten inmiştim. Eser'in evine 15 dakikalık bir yürüme mesafem vardı. Hızlı hızlı yürümeye başladım.

Birden kolumdan sertçe tutulmasıyla geriye doğru savruldum. Arkamı döndüğümde ablamı görmemle sinirden ağlayacaktım. Onun da öfkeden neredeyse kafasından dumanlar çıkacaktı. Bayağı kızdırmıştım bu sefer.

"Evden kaçmak ne demek Buse sen delirdin mi? Artık cidden fazla olmaya başladın. Kendinin farkına var! Ben bunca şeyin arasında bir de senin saçma sapan işlerinle mi uğraşacağım?"

O kadar sert konuşmuştu ki boğazım düğümlenmişti. Bir şey diyemiyordum. Sadece kolumu bırakması için debelenip duruyordum.

"Bırak kolumu. Senden nefret ediyorum duydun mu beni? Kendi öz kardeşinin mutluluğunu engellemekten başka bir boka yaradığın yok! Nefret ediyorum senden bırak beni."

Ağlayarak sarf ettiğim cümlelerin hiçbirini duymuyormuş gibiydi. Arabaya zorla bindirildiğimde ağlamaktan hareket edemez bir durumdaydım.

Az kalmıştı varıyordum ruh-u revan'ıma derken... Ablam fark etmeseydi belki de şu an onun kollarında olurdum düşüncesi daha da şiddetli bir şekilde ağlamamı sağladı.

Eve geldiğimizde ikimiz de artık daha çok sakindik. Ablam koltuğu işaret edince yürüyen bir ceset olarak sakince oturup belirsiz bir noktaya diktim ruhsuz bakışlarımı.

"Buse bak biliyorum şu anda benden nefret ediyorsun ama sadece iyiliğini istiyorum bunu neden anlamıyorsun? Daha ne kadar çok uğraşmam gerekiyor bunu sana anlatabilmek için? Ben de istemiyorum seni kısıtlamayı ben de istiyorum arkadaşlarınla buluş gençliğini yaşa. Ama şu an yaşın bazı şeyleri algılamak için çok küçük ve ben sadece sana yardımcı olmaya çalışıyorum. Lütfen beni de anla biraz."

Ablam çok nötr konuşuyordu. Ben ise kavga etmek için fazla yorgundum. Gözlerindeki o kırılmayı, kızgınlığı, çaresizliği ve diğer bütün duyguların geçişlerini görebiliyordum.

O da çok yıpranmıştı bu iki günde. Beni ne zapt edebiliyordu ne de ikna edebiliyordu. Ama ben ona söylemiştim duygularımın geçici bir şey olmadığını.

paramparça | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin