"Herkesin gözlerinin içindeki ışığı kaybettiği bir sene vardır"
Üsteğmen koşarak yarbayın yanına gelmişti. Yarbay ise telsizlerle uğraşıyordu. İçeriye girdiğinde herkesin gözleri onu buldu. Nefes nefese gözlerinde ki umudun kayboluşu vardı.
" Yarbay Lee "
Ona baktığında iyi şeyler olmayacağını anlamıştı. Masaya dayadı kollarını önündeki haritaya bakarak konuştu.
" Arabaları hazır edin buradan çıkıyoruz"
Tüm askerler bu emre şaşırmıştı. Seokmin masaya vurduğunda tekrar gözlerini o odada olan herkeste tek tek göz teması kurarak gezdirdi. Hafif bir sesle konuşmaya başladı.
" Ne olursa olsun. Kendi canınızdan da olursanız olsun yine de Kore'nin geleceği olan bu öğrencileri korumaya yemin edin"
Herkes neyin ne olduğunu anlamazken aralarından birisi elini kaldırıp bağırarak konuştu.
" Bu okulu korumakla yükümlü değildim. Ancak Kore'nin geleceği olan öğrencileri kanımın son damlasına kadar koruyacağıma yemin ederim!"
Seokmin Sang-minin dediği ile ona baktı. Sonra ise tek tek tüm askerler ellerini kaldırıp yemin etmeye başladı. Seokmin üsteğmen ve yüzbaşına baktı. Üçü de kafalarını sakladıkları an tüm askerler silahlarını sırtlarından alıp aşağıya inmeye başladı. Seokmin, cephanelerin kontrollerini yapıyordu.
Soonyoung arkadaşlarını alıp aşağıya indiğinde hepsi birbirine bakıyordu. Hepsi korkuyordu. Vernon, Seungkwan ve kendisinden başka hiç bir öğrenci olanları bilmiyordu. Hepsi gözlerini okulun içinden çıkan onlarca askere baktı. Askerlerin bazıları öğrencilerin etrafını sararken bazıları ise okulun çevresine dağılmıştı. Jihoon gözlerini kısarak konuştu.
" İyi şeyler olmuyor"
Sonra ise Junhui çöküp silahının mermilerine baktı. Hepsi ne yaptığını anlamazken o konuştu.
" Asker olmak aklımdan hiç geçmezdi. Ancak şimdi bakıyorum da Kore'nin bizden başka çaresi yok gibi"
Sonra ise Ji-min silahının mermilerine bakarak konuştu.
" Gerçekten de birbirimizden başka kimsemiz yok burada ailelerimiz desen onların sadece iyi olduğunu biliyoruz. Kadın olmama rağmen elimden geldiğince koruyacağım sizi"
Hepsi çaresizliğin eline düşmüşlerdi. Daha bu sabah aileleri ile konuşmuşlardı. Hepsi ailesini çok özlüyordu. Ryujin burnunu çekerek silahındaki mermileri baktı ardından da konuşmaya başladı.
" Beni önünüze siper edebilirsiniz. Yaşayacak umudum kalmadı. Annem ve babam dün ölmüş"
Ryujin o kadar soğukkanlılıkla söylemişti ki hepsi ne olduğunu anlamamıştı. Yeji ona sarılmıştı. Minghao yutkundu.
" Sadece sen değil ryujin sadece sen değil. Burada bende varım. Sizi koruyacağıma söz veriyorum "
Soonyoung sinirle konuşmaya başladı. Çoktan silahını ve tüm teçhizatını hazırlamıştı.
" Saçma sapan konuşmaya başladınız. Kesin sesinizi. Burada hepimizi birbirimizden sorumluyuz. Eğer öleceksek de birbirimizi ve etrafta umutsuz olan insanları kurtarmak için ölmeliyiz. Beni anladınız değil mi? Hiç birinizi umutsuz ve çaresiz bırakmam güvenin ki hepiniz iyi olacaksınız. Yarbayı sevmesemde bizleri kurtaracaktır. Bırakmaz bizi"
Hepsi bu sözlerle birbirine baktı. Sanki son anları gibi gelmişti. Binbaşı Seokminlere kapının önünde rastlamıştı. Dışarıya çıkarken öğrencilerin uğultularını susturmak için bağırmıştı. Binbaşının sesi ile hepsi oraya dönmüştü. Seokmin neredeyse ilk kez üniforma giymişti. Herkes ona bakınca konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War With Zombies High School
ФанфикÖğrencilere ne olacak? Hong Jisoo Hükümetin ve bizim görevimiz onları korumak Lee Seokmin