26

97 13 29
                                    

Junhui ayağa kalkmış ve uyuyan kişilerin üstünü örtmüştü. Yavaş adımlarla dışarıya çıkarken arkasından gelen kişiye döndü. Gelen Soonyoung'du. İkili beraber en üst kata çıktı. Bakabildikçe uzağa baktılar. Yaratıklardan hiç bir iz yoktu. Hava da F16 uçakları geziyordu. Dün gece saatlerinde doktor Min ve doktor Kim kök hücre Hastanesi'ne gitmişti. Soonyoung iç çekip konuştu.

" Keşke diğerleri de bunları görseydi"

Junhui sadece kafasını salladı. Güzel günler gelecek gibiydi. Gelmesini dua eden o kadar çok kişi vardı ki anlatılmaz ve sayılmazdı.

Seokmin sevgilisinin üstünü örtmüş ve dışarıya çıkmıştı. Yavaş adımlar ile etrafı gözetliyordu. Arkadan çarpan biri ile durdu. Arkasını döndüğünde kimse yoktu. Sonra kafasını aşağıya çevirdiğinde küçük bir beden vardı. Yaşı daha küçüktü. 3-4 yaşlarında bir erkek çocuğuydu. Seokmin gülerek onu kucağına almış ve askerlerin kahvaltı odasına gitmişti. İçeride gördüğü kişilerle durdu. Junhui ve soonyoung askeri forma ile askerler arasında oturmuştu. Üsteğmen onların yanındaydı. Kucağında ki çocukla herkese baktı. Askerlerden birisi gelip onu almıştı.

" Öğretmeninin yanına götüreyim komutanım"

Seokmin çocuğu ona verip ilerledi. Junhui ve soonyoung sadece tabaklarına bakıyordu. Üsteğmen ise onları konuşturmak için yer arıyordu. Ancak konuşmuyorlardı. Seokmin gelince üsteğmen ayaklanmıştı. Ona otur işareti yapmış ve yanına oturmuştu. İkili kafasını kaldırmadan durdu.

" Dışarıya çıkılacaksa haber verin"

Soonyoung demiş ve gitmişti. Junhui Seokmine bakarak konuşmaya başladı.

" Hata yaptık evet ancak kalanları korumak zorundayız artık"

" Bu sizin göreviniz değil bu bizim görevimiz"

Üsteğmen Seokmine baktı. Seokmin önüne bakıyordu. Üsteğmen konuştu.

" Komutanım haklı biz sizleri korumak için buradayız o cehennemden sizleri kurtardık"

Junhui tekrar derin nefesler almaya başladı. Panik bozukluğu gelişmişti neredeyse. Seokmin kafasını kaldırıp karşısında ki bedene baktı.

" Junhui"

Nefes alamamak en kötü şeylerden biriydi. Nefes alsanda ciğerlerini doldurmayan hava ile mücadele etmek ayrı bir işkence oluyordu insana. Seokmin bunların hepsini yaşamıştı. Ayağa kalkıp junhuinin kolundan tuttuğu gibi dışarıya çıkarmıştı. Üsteğmen su alıp ikilinin yanına gidiyordu. Junhui dışarıya çıktığında derin derin nefesler aldı. Seokmin ise onun kolundan tutuyordu. Kesik kesik nefeslerin arasında konuştu.

" Biz sadece yardım etmek istedik. Özür dilerim"

Üsteğmen elinde suyla gelmişti. Seokmin suyu alıp açtı ve junhuiye verirken konuştu.

" Konuşma şimdi biliyorum sizin ne yapmaya çalıştığınızı"

Junhui yavaş yavaş sakinlesirken korkmuş olan seokmin ona sarılmıştı. Junhui ilk başta anlamasa da o da ona sarılmıştı. Güvende hissediyordu. Ağlamak istiyordu. Ancak ağlamıyordu. Seokmin onun sırtını sıvazlarken konuştu.

" Hepiniz benim çocuğum kardeşim oldunuz sizleri korumak için kendimin üzerine yemin bile ettim. Sizleri kaybetmek sanki hyun seo yu kaybetmek gibi oldu. Günlerce ağladım. Sizlerin başına birşey gelmesin diye albaya bile izin verdim"

Junhui gözyaşlarını tutamadı. Sesli ve hıçkırıklar eşliğinde ağlamaya başladı. Seokmin onun sırtını sıvazlayarak

" Biz buradayız merak etme  "

War With Zombies High SchoolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin