Mingyu gözlerini yanında ki beden ile açtı. Gülümseyerek yanda ki bedene çevirdi bedenini elini kaldırıp yüzüne düşen saçları uyuyan bedenin kulağının arkasına verdi. Neler olduğunu hatırladı. Yüzünde acı bir tebessüm oldu. O olanları düşünürken eli hala Wonwoo'nun saçlarındaydı. Wonwoo yavaşça gözlerini açmış ve uyanmış olan Mingyu ile hızla kalkıp
" İyisin değil mi?"
Mingyu gülümseyerek kafasını salladı. Wonwoo hemen ayağa kalkıp
" Yemek yemedin hemen getiriyorum"
Mingyu ani hareketle Wonwoo'nun kolunu tutmuş ve bir hamlede yatağa çekmişti. Wonwoo Mingyu'nun üzerine düşmüştü. Ne olduğunu anlamazken Mingyu sırıtmıştı. Wonwoo daha sonra sırıtmaya başlayarak Mingyu'nun dudaklarına uzanıp fısıldadı.
" Yaramazlık yapmasan olur mu? Çavuş kızıyor. O kızarsa senin için hiç iyi şeyler olmaz"
Mingyu duyduğu ile sırıtması soldu. Ve denilenleri idrak etmeye çalışıyordu. Wonwoo'nun gözlerine boş boş bakarken wonwoo daha fazla dayanamadan onun dudaklarını öpmüş ve ayağa kalkıp kahkaha eşliğinde
" Yaramazlık yapma bak hastasın şuan yat olduğun yerde yemek getiriyorum"
" Git şuradan"
Demiş ve çıkan wonwoo ile ağzına yastığı götürmüştü. Ne dediğini en sonunda anlamış ve wonwoo yu bu kadar pis ağızlı birine çevirdiğini düşünmüştü.
Joshua, dizinde yatan askeri üniformalı sevgilisinin saçlarını okşuyordu. Seokmini herkesten yakışıklı buluyordu ancak üniforma giyince daha da bir çekici geliyordu. Bu yüzden gözlerini ondan alamıyordu. Dua ediyordu ki şuan Seokminin gözleri kapalıydı. Yoksa ona nasıl baktığını görseydi utanacaktı. Seokmin gözleri kapalı şekilde
"Bana öyle bakma"
Joshua gözlerini kocaman açıp başka yöne baktı. Seokmin ise kalkıp joshuanın çenesinden tutup kendisine bakmasını sağladı. Daha sonra o güzel dudaklara kendi dudaklarını ekleyip öptü. Joshua bu öpücükle şaşırdı. Ancak seokmini herşeyden çok istiyordu. Ona eşlik etti. Havanın güzel maviliği rüzgarın hafif esintisi etrafta hafif bir çiçek kokusu bu öpücüğe joshua ve seokmin gibi eşlik ediyordu. Seokmin joshuayı yavaşça yatırdı. Joshua ellerini Seokminin sırtında gezdirdi. Seokmin ise o öpüşmenin arasında sırıttı. Nefessiz kalan ikilinin göğüsleri aynı anda inip kalkıyordu. Gözgöze gelmişlerdi. Joshua üzerinde asker üniformasının bir kaç düğmesinin açık olmasıyla içeride bulunan yaraları bir kez daha gördü. Bu sefer üzülmek yerine yine ellerini o yaraların üzerinde gezdirip
" Bu yaralara merhem olacağım merak etme"
Seokmin Joshuanın göğsünde ki yaralara dokunması onu iyice ateşe sokmuştu. Daha demin yaptıkları tutkulu öpücük sonrası bu ona hiç iyi gelmemişti. İkiside geçmişi bırakmıştı. İkisi de yine yakın geçmişi bırakmıştı. Artık üzülmek yoktu. Kalanlara bakmak ve korumak vardı. Joshua dakikalar sonra ne yaptığını anlayınca elini çekip ağzına götürdü. Seokmin buna seslice gülüp joshua nın üzerinden kalktı. Joshua öylece yerde yatmış ve kızaran yanakları ile ne yaptıklarını sorguluyordu. Seokmin ise oturduğu yerden onu gülerek izliyordu. İkili böyle zamanını değerlendirmeye başlamıştı.
Seungcheol ise önünde oturan sevgilisinin uzamış saçlarını kesiyordu. Kesmek istemiyordu. Ancak jeonghanın ısrarı üzerine zorla yapıyordu
" Bak emin misin"
" Ben eminim Seungcheol sen değilsin"
Diyerek kızmıştı. Çünkü neredeyse 2 saat olmuş ve Seungcheol daha bir saç telini bile kesmemişti. Sevgilisinin uzun sarı saçlarına kıyamıyordu. Elinde ki makası kenara atmış ve jeonghanı kaldırdığı gibi duvara yaslamıştı. Sonra ise iki elini de duvarda sabitleyip konuştu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War With Zombies High School
FanfictionÖğrencilere ne olacak? Hong Jisoo Hükümetin ve bizim görevimiz onları korumak Lee Seokmin