Kıvrımlı yolları takip etmiş ve en sonunda güvenli olan etrafı duvarlarla çevrili ve incheonun en büyük hapisanesine gelmişlerdi. Kapıya geldiklerinde içeriye girmemişlerdi. Herkes dışarıya bakıyordu. Üsteğmen camdan elinde ki kartını gösterdiğinde kapılar açılmıştı. İçeriye girdiklerinde herkesin gözü içeriyi taradı. İçerisinde birbirine yardım eden insanlar talim yapan öğrenciler ve yemek yapan kişiler vardı. Üsteğmen inip arkadaki fileyi açtı. Herkesi tek tek inmesine yardım etti. Jihyo yavaş yavaş uyanmıştı. Hiç birşeyi idrak edemeden aşağıya inmişti. Herkes inerken ve arabanın önüne geçerken albay Yu ve arkasıda 5-6 asker koşarak gelmişti. Jeonghana bakarak konuştu.
" İyi misiniz?"
Jeonghan kızarmış gözleri ile kafasını salladı. Üsteğmen ise arabaya yaslanmış yeri izliyordu. Albay ona dönüp yaklaştı.
" Seokminler nerede?"
Üsteğmen yerde ki gözlerini kaldırıp albaya dikti. Hepsi onlara baktığında jihyo yavaş yavaş anlıyordu. Junhui bağırarak arabaya vurmaya başlamıştı. Albay herşeyi anlamıştı. Kafasını eğip chanın omzunu sıvazladı. Minghao, junhui yi onu tutarken jihyo etrafına bakarak konuştu.
"Joshua , o nerede?"
Hepsi etrafına baktığında kimse onu görmemişti. Mingyu jihyoyu bırakıp arabanın arkasına gitmişti. Joshua hala orada duruyordu. Hızla içeriye girmişti. Arkadan gelenlerde öylece kalmıştı. Albay Yu da mingyu nun yanına geldiğinde joshua ya baktı. Bitkindi. Mingyu kaç kere iyi misin dese de öylece oturuyordu. Ne konuşuyordu ne de tepki veriyordu. Gözleri baygın baygın bakıyordu. Minjeong korkarak seslenmişti.
" Bay Hong"
Jeonghan jihyo yu tutuyordu. Jihyo ise arabaya dayanarak içeride ki olanları izliyordu. Mingyu onu sarstığında joshua sadece bir kaç saniyeliğine ona baktı.
" İyi misin?"
Diye sordu albay Yu. Ancak joshua zorla kafasını salladı. Albay Seokmine birşeyler olduğunu iyice anlamıştı. Kafası bulanmıştı. Oradan soyutlaşmıştı. İyi değildi halinden anlaşılıyordu. Dolmuştu teni gözleri kızarmıştı. Güzel olan dudakları çatlamış gibiydi ve rengini kaybetmişti. Hepsi aşırı derece üzüldüğü içindi. Mingyu bağırmıştı.
" Joshua !"
Jeonghan baktığında joshuanın gözlerinin tamamen kapandığını görmüşlerdi. Jihyo ağlarken diğer koluna Ji-min girmişti.
" Hocam sakin olun lütfen"
Mingyu joshuayı sarsarken hyera bağırmıştı.
" Doktor falan yok mu şurada!?"
Albay kendine gelip etrafına baktı. Sonra ise aşağıya inip askerlere bağırdı.
" Doktorları toplayın çabuk!"
Diye emirler verdi. Hyera albay Yu ya bakarak jihyonun yanına gitti. Jeonghana bakarak
" Sen öğrencilere bak jihyo bana emanet "
Jeonghan zorla kafasını salladı. Ne yapacağını kaça bölüneceğini bilmiyordu. Bir yanı seokminlerde bir yanı joshua da bir yanı jihyo da bir yanı ise Seungcheol deydi. Üsteğmen Lee hyera ya bakarak yolu gösterdi. Kız öğrenciler ve hyera jihyo ile chanı takip etti. Diğerleri ise joshua yı izliyordu. Mingyu arabadan inecekken albay joshua yı almıştı. Hızla içeriye doğru giderken öğrenciler de onları takip ediyordu. Bir odaya girdiklerinde askerlerin yanında bir kaç kişi vardı. Albay joshua yı yatağa koyduğunda gelenler ona bakmaya başlamıştı.
" Ne oldu?"
Mingyu nefes nefese konuşmaya çalıştı. Korku tüm bedenini sarmıştı.
" Sevdiği ve yeğeni ölüme gitti. Üzüldüğünde bayılırdı. Ama ilk kez böyle oldu"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War With Zombies High School
FanfictionÖğrencilere ne olacak? Hong Jisoo Hükümetin ve bizim görevimiz onları korumak Lee Seokmin