"Yaa! İğneleri üzerime batırmayı bırak artık."
Hongjoong elindeki iğne dolu kutuyu bir kenara bırakıp mini podyumdaki çocuğu süzmek için geriye adımladı. Wooyoung'a özel bir takım dikmişti. Beyaz paçaları bol inen bir pantolon , kruvaze yaka bir ceket ve belinde de kalın bir kuşak vardı. "Ah kendimle gurur duyuyorum!" Neşeyle ellerini birbirine çarpıp yerinde zıpladı. Tam hayal ettiği gibi olmuştu. Wooyoung'un buğday tenine zıt bir tezatlık oluşturmasını istediği beyaz kumaş görevini başarıyla gerçekleştirmişti. Küçük çocuk parlayan gözlerle kendisine bakan arkadaşına daha fazla somurtmak istemiş o da gülümsemişti. "Artık ben de bakabilir miyim?" Yaklaşık üç saattir Hong'un atölyesinde tıkılıp kalmıştı. Ve kendisiyle gurur duyduğunu ifade edebileceği kadar iyi olan eserini görmeyi bekliyordu. "Hayır!" Wooyoung mini podyumdan inerek boy aynasına doğru ilerledi. "Wooyoung! Sana hayır diyorum daha bitmedi." Arkadaşını duymamazlıktan gelip ilerlemeye devam etti. "Dur! Bakamazsın uğursuzluk getirir." Adımlarını durdurup anlamsız bakışlarla arkadaşına döndü. "Offf! Söylememek için kıçımı yırttım ama senin inadını başka türlü kıramayacağım. Bu takım senin doğum günü hediyen. Yani...damatlığın." Wooyoung küçük bir kahkaha atıp bakışlarını yere sabitleyen arkadaşına ilerledi. "Bak beğenmezsen tabiki de anlarım. Ama mutlu olacağın günlere gelmek için birlikte savaştık. Ve şimdi ilmek ilmek dokuyorsun. Çorbada benimde tuzum olsun istedim." Küçük çocuk arkadaşına içten bir şekilde sarıldı.Hong her zaman ince düşünceli , zarif bir adam olmuştu onun gözünde. "Saçmalama. Sen bana bak bunu diktim diyerek çuval giydirsen bile ben beğenirim Hong. Teşekkür ederim. Sana ve seni var ettiği için Tanrı'ya minnettarım." Bedenine dolanan küçük kollar ile görüşü bulanıklaşmaya başladı. "Ah! Ağlamak istemiyorum." Küçük çocuk arkadaşından ayrılıp üstünü değiştirmek için kabine ilerledi. Mıknatıslı perdeyi kapattığında ortamın kasvetini dağıtmak için seslendi. "Ayrıca benim kendimi görmem değil San'ın düğünden önce beni beyazlar içinde görmesi uğursuzluk getirir seni aptal." İçeriden Hong'un kahkahaları gelirken o da gözünden akan damlaları silmekle meşguldü.
Wooyoung uzun ve yorucu bir hafta geçirmişti. Önce San'nın sürprizi ardından arkadaşlarıyla olan kutlamalar derken koskoca bir haftayı doğum günü kutlamalarıyla geçirmişti. Şimdi ise arkadaşının atölyesinden ayrılmış , günlerdir ondan kaçan kardeşini görmeye gidiyordu. Son zamanlarda oldukça dikkatini çeken değişimin ve mesafenin sebebini merak etsede kardeşi "Duruşmam var." "Müvekkillerle görüşmem gerekiyor." gibi bahanelerle ondan kaçıyordu. Onu en son Yunho'nun düzenlediği doğum günü partisinde görmüştü. Başta ne kadar eğleniyor olsada San'ın ortama dahil olmasıyla locada bir köşeye çekilmiş bütün gece boyunca sadece içmişti. Artık dikkatini çekmeye başlayan bu durumu sadece konuşarak çözebileceklerini düşündü. Ve bunun içinde habersiz bir şekilde ofisine gitmeye karar vermişti.
"Hoşgeldiniz Bay Jung" girişte karşılaştığı kendi yaşlarındaki sekretere gülümseyerek kardeşinin odasına ilerledi. "Efendim! Bay Kang şu an duruşmada..." saate kısa bir bakış atıp devam etti. "...Yaklaşık bir saate burada olur." Günlerdir bu konuşmayı yapmayı beklediği için koca gününü Yeosang'a ayırmıştı. Bir kaç saat beklemesi sorun olmazdı. "Sorun değil. Beklerim. Fakat lütfen burda olduğumu söylemeyin. Sürpriz yapmak istiyorum." Genç kız gülümseyerek küçük çocuğu onaylayıp işine geri döndü.
Wooyoung yaklaşık yarım saat boyunca kahvesini içmiş , manzarayı izlemiş , yerel haber sitelerinde dolaşıp şirketlerine ait olan haberleri okumuştu. Sorun olmayacağını söylemişti fakat oldukça sıkılmış ve bunalmış hissediyordu.Oturmaktan bacaklarının ve kalçasının ağrıdığını hissedince uyuşma hissiyle ayaklandı.
Krem kahve tonlarının hakim olduğu odayı turlayarak kardeşinin masasına oturdu. Her şey o kadar nizamiydi ki bir şeylerin düzenini bozmaktan korkarak masadaki çerçeveyi elinde aldı. Yeni konulduğu belli olan parlak fotoğrafa bakarken içten gülümsemesi dudaklarına yayıldı .Birlikte gittikleri iş gezisinde küçük bir kaçamak yapmış , gece yarısında Fransa'nın altını üstüne getirene kadar gezmişlerdi. Elindeki fotoğrafta o geceye aitti. Diğer çerçevede babası ve bir diğerinde de küçük Yeosang ve Bayan Kang vardı. Küçük ailenin bir parçası olmak çok iyi hissettirmişti.
Kardeşinin yaptığı bu küçük jeste karşılık vermek adına ona not bırakmaya karar verdi. Küçük post it kağıtlarını bulmak için çekmeceleri karıştırmaya başladı. İlk çekmecede parfüm , ilaçlar ve yedek anahtarlar gibi özel eşyalar vardı. İkinci çekmecede ise klasik ofis araç gereçleri mevcuttu. Aradığı renkli postitleri burada da bulamayınca üçüncü çekmeyeceye eğildi. Birkaç dosyanın bulunduğu çekmecede kenara sıkıştırılmış kağıtları görünce karıştırmayı bırakarak çekmecenin kulpuna yöneldi. Tam kapatmak üzereyken gözüne çarpan isimle dosyaya bakmak ve bakmamak arasında kaldı. San'ın şirketinin adının yazılı olduğu en üstteki dosyayı alarak masanın üstüne koydu. Önceliği kardeşine sevgi dolu bir not bırakmaktı. Metal kalemlikten siyah tükenmez kalemi alıp aklına gelen ilk cümleyi yazdı. "Seninle aynı kanı taşımasak bile sen benim seçebildiğim ailemsin ."
Notu çerçevenin camına yapıştırıp fotoğrafın üstüne küçük bir öpücük kondurdu. Aldığı gibi simetrik bir şekilde diğer çerçevelerin yanına bıraktığında sırada sevgilisinin adının geçtiği dosya vardı. Dosya kapağını açmadan aklımdan geçen düşüncelerle kardeşinin hal ve hareketlerine anlamlar biçmeye başladı. "Belki Yeosang Choi Şirketine karşı bir dava kaybetmişti? Belkide San'ı savunması gereken bir dava olmuştu başarısız olunca da arasına mesafe koymak istedi." Aklından geçen onca ihtimalle kendini biraz daha rahatlamış hissetti. Ta ki dosyanın içeriğini ve altındaki imzaları görene kadar.
Ağlayarak ofisi terk etmeden önce okuduklarını tam anlamıyla algılamak için bir kez daha göz gezdirdi. Babası kendisini satmıştı. Belkide en kaba tabir buydu fakat küçük çocuk duruma uygun daha iyi bir sıfat bulamıyordu. San babasından batmakta olan iki otel satın almış , şirketin vergi borcunu kapatmıştı. Babası da San'a iş anlaşmasını bozmamak ve küçük bir minnet hediyesi olarak kendisini vermişti. Altındaki imzalar ise babası , kendisine aşkla bağlı olduğunu düşündüğü müstakbel eşi ve kendinden çok sevdiği kardeşi Yeosang'a aitti. Ve kimse bundan ona bahsetmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
King of Disaster | Woosan
FanficKollarındayken, her şeye sahipmişim gibi hissediyorum. -Cinsellik - Alkol - Şiddet içerir.