𝚄𝚜𝚌𝚎𝚗𝚜𝚒𝚘𝚗

247 40 7
                                    

🎧 Jongho - Gravity

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎧 Jongho - Gravity


Karmaşa. Zihninden geçenlerin tek açıklamasıydı bu kelime. İhanete uğramış hissi tüm ruhunu ele geçireli bir kaç saat olmuştu. Ne yapacağını ya da nereye gideceğini bilmeden sürdüğü arabası onu olmaktan korktuğu yere her şeyin başlangıcı olan o eve getirdi. Choi San'ın evine. Sevgiyi öğrenmek istediği , aşkı tattığı , ön yargılarını yıkıp tüm benliğiyle huzur bulduğunu düşündüğü o ev. Şimdiyse her metrekaresi anılarla dolu bu yer onda boşluk hissi uyandırmıştı. Ağlamaktan kızarmış gözleri , dağılmış saçlarıyla basamakları tırmanmaya başladı. Evdeki sessizlik zihnindeki çığlıkları daha net duymasını sağlıyordu. Karşılıklı iki odanın önünde durunca önce soldaki kendisine ait olan odanın kapısına baktı daha sonra ise genç adama ait olana. Bir daha adım dahi atmayı düşünmediği kapıya sırtını dönerek kendi odasına girdi. Kalbi durmuş , susmuş mantığı devreye girmişti. Geniş ve ferah odada adımlarını sürüyerek yatağın ucuna oturdu. Karşısındaki büyük camlardan rahatlatıcı orman manzarasını izlemeye başladı.

Hiçbir şekilde anlam veremiyordu. Neydi onu bu kadar sevilmeyecek kılan? Neydi her seferinde onu bu ihanet duygusunun kucağına iten? Önce annesi terk etmişti onu ölümüyle.Daha sonra babası. Onu yaşarken öldü saymasına sebep olan onlarca nedene sahipti. Ve kendi canı bildiği Yeosang ve canından daha çok sevdiği San. Onlar için bir kılıf ya da bahane üretemiyordu zihni. Bunca zaman kandırılmış olduğunu inanamadı. Zihninde adamın seni seviyorum cümleleri yankılanırken nasıl bir ürün gibi ona sunulduğunu düşündü. Onun bunu nasıl kabul ettiğini. Kardeşim dediği adamın onay imzasını düşündü. Kendini geriye doğru savurup sırtını serin yatağa yasladı. Yarı oturur yarı yatar şekildeki pozisyonunu bozmadan tavandaki aynalardan kendi yansımasına baktı. Teni solgun , gözleri şişti. Kendi siluetine bakarken gözlerinden akan damlalar şakaklarından yol alıp kulaklarına ulaştı. Salak gibi ona korkularından bahsetmişti. Kendini açıklamış , yaralarını göstermişti. Sevildiğini sanmıştı. Demir parmaklıklara bir pencere açmıştı kendince.

Eli gri kaşe kabanın ceplerini yokladı. Telefonu olduğu yerden çıkarıp rehberde dolaştı. Aceleyle bulduğu isme tıklayıp telefonu hoparlöre aldı. "Wooyoung?" Uzun zamandır duymadığı sesi işitince gözleri tekrar dolmuştu. "Soobin evde mi ?" Bir fısıltı gibi çıkan sesinin karşı tarafı endişelendirdiğini biliyordu. "Hayır. İş seyahatine çıktı. Olsa da bir şey fark etmez , sen iyi misin?" Yeonjun'un ard arda sıraladığı cümleleri es geçerek "Bir saate sendeyim." diyerek telefonu cevap beklemeden kapattı. Gergin vücudunu rahatlaması için kısa bir duş alıp ardına bakmadan evden ayrıldı.

San eve geldiğinde saat gece yarısını geçmişti. Kış turizmi açısından önemli anlaşmalar yaptığı , bir toplantıdan çıkıp diğerine koşturduğu bir hafta geçirmişti. Bir an önce küçük sevgilisine sarılıp onun kokusuyla uykuya dalmak istediğinden hareketleri aceleciydi. Araba anahtarlarını girişteki çekmeceye bırakıp evrak çantasıyla ceketini girişteki geniş dolaba astı.Ses çıkarmamaya özen göstererek üst kata çıkan merdivenlere adımladı. Küçük çocuğun uyumuş olduğunu düşünerek oldukça dikkatli bir şekilde kendi yatak odasına girdi.

King of Disaster | WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin