18.BÖLÜM İHANETLERİN HANÇER DARBELERİ

102 9 190
                                    

Ballı sütlerim merhabalar!

Baştan beri öğrenmek istediğiniz gerçeklerin tamamının çat çat çat gün yüzüne vurulduğu o bölüme hoş geldiniz!!!

Başlamadan önce derin bir nefes alarak kendinizi hazırlamayı unutmayın, başlıyoruz.

Minik yıldıza basarak aşağı kaydırın lütfen...

Keyifli okumalar :)))

Keyifli okumalar :)))

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(2.Sezon) 18. BÖLÜM- İHANETLERİN HANÇER DARBELERİ

Tugayda büyük bir koşuşturma vardı.

Erler sabahtan beri bahçede bir hazırlık içerisindeyken, diğer tugay ve askeriyelerden bazı özel harekât timleri de bizim tugaya gelmişti.

Çalan telefonum ile sağ elimdeki sigarayı sol elime geçirdim. Telefonu açarak karşıma sabitlediğimde dağılmış sarı kıvırcık saçları ve yorgunluk akan gözleriyle bana baktı. "Ne yaptın yavrum?"

Sigaramdan derin bir nefes alarak yanaklarımı çökerttiğimde, "Çalışıyorum. İçeride bir koşuşturma var, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum sen aradın." Diyerek mırıldandım gözlerim alanın geniş bahçesindeki telaş içinde duran erler arasında gezinirken.

"Benimde nöbetim vardı eve gideceğim birazdan, ne yaptın bir sorayım dedim. Birde geçen gün konuşurken aniden kapattın ve sorularım cevapsız kaldı. Armin bana cevap ver, o ilaçları sana mı verdiler?" sinirle ve tedirginlikle sorduğu soruya vereceğim bir cevap vardı ama konuşmak istemiyordum.

Sigaramı çardağa bastırarak söndürdüğümde yavaşça yutkundum. "Bana verdiklerini düşünüyorum ama emin değilim. Aradan oldukça uzun bir zaman geçmiş... ne yapmam, nasıl bir mantık kurmam gerektiğini bilmiyorum. Çok yoruldum artık." Telefona yansıyan görüntüme baktığımda çökmeye başladığımı gördüm. Göz altlarım hafif morlaşmaya başlamış, saçlarım eski sağlıklı görünümünden oldukça uzaklaşmış, gözlerimin parıltısı ise her zaman olduğu gibi beni terk etmişti.

Gözleri hiçbir zaman parlamayacaktı.

"Armin durumun ciddiyetinin farkındasındır umarım. En acilinden albay ile konuşup, tedaviye başlamamız gerekiyor. İlaç bedeninden arınmalı." Elini alnına götürüp sıktığında yavaşça gülümsedim. "İlacın sızabileceği bir beden kaldı mı sence Füsun?"

Füsun yüzüme sert bir bakış atarak, "Seni döverim! Bana edebiyat yapma. Ciddi bir olaya neden cıvıkça yaklaşıyorsun? İlacın uzun bir süre bedenine verilmesi sinir sisteminin bitmesi demek anla şunu! Eğer ki ciddiye almıyorsan Ankara'yı bırakıp Hakkâri'ye gelirim. Hünerlerimi üzerinde uygulamamı istiyorsan cıvımaya devam et!" dedi gür bir sesle bağırarak.

Yüzümü sıvazlamak adına ellerimi kaldırdığımda hızla geri indirdim. Füsun'a kaçamak bakışlar yollarken sert bir ifadeyle başka noktaya bakması içimi rahatlatmıştı. Parmağımdaki yüzük beni geriyordu. Özellikle yakınlarımdan saklamak beni daha da geriyordu.

ÖBB (Eski Bölümler)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin