Kurgumun ilk bölümüne hoş geldiniz. Umarım beğenirsiniz. Kurgumu desteklemek için oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayın.
Keyifli okumalarr. ♡♡♡
***
1629.
Dışarıda öylesine yağmur yağıyordu ki sanki kıyamet gününün bir parçası gibiydi. Yaz aylarında olmamıza rağmen soğuğu iliklerime kadar hissediyordum. Soğuğun acımasızlığına rağmen üstümdeki kırmızı kıyafet ile karşımdaki aynada saçlarımı düzenledim.
Küçük masanın üstünde duran sürmeyi elime alıp dikkatli davranarak gözlerime sürme çektim. Taşırdığım kısmı parmağımın ucuyla yok ettim. Sürmeyi masanın üstüne bırakıp basit altın küpeleri taktım kulağıma.
Aynadan birkaç adım geriye çekilip elbisemin eteklerini düzelttim ellerimle. Elbisenin sağ bacak kısmında dizimden yere kadar bir yırtmaç vardı. Yırtmaçı düzelttikten sedirin üstünde duran baş süsümü saçlarımın üstüne yerleştirdim. Baş süsümün etrafı incilerle bezenmişti.
İncilerin uçlarından sarkan zincirleri düzeltip elbisemin üstüne giyeceğim elbisemin bir parçası olan yeleği elime aldım. Saçlarımın bozulmamasına özen göstererek yeleği giydim. Yeleğin dirsek kısmından sonrası kırmızı tüldü.
Aynada saçlarımı sağ tarafıma doğru attığım sırada odamın kapısı açıldı. Kapının açılmasıyla başım da o yöne döndü. Gelen Gazel Ağa idi.
Gazel Ağa yüzündeki o aşina olduğum iğneleyici bakışlarının aksine afallamış duruyordu. Kapıyı açık bırakıp birkaç adım attı. Gözleriyle beni baştan aşağıya süzdü.
"Zamanı geldi Nadia Hatun. Yapacaklarını biliyorsun değil mi?" Başımla onayladım. Her şeyi ezbere biliyordum.
Gazel Ağa eliyle kapıyı gösterdi. Ellerimi önümde bağlayarak Gazel Ağa'dan önce çıktım. Koridorları geçip köşkün salonunun kapısına geldiğimizde salondan çıkan iki kişiyi gördük. Tahmin ediyordum ki bunlar Şehzade Kasım ve Şehzade İbrahim olmalıydı.
Önde yürüyen elleri arkasında olan bir abi olduğunu gösterir gibiydi. Arkasında duran baygın gözlerle etrafına bakınan küçük kardeşti büyük ihtimalle.
Gazel Ağa önlerinde eğildiklerinde bende başımı önüme eğerek dizlerimi kırdım. Gazel Ağa salonun kapısında bekleyen ağalara seslendi.
"Ağalar şehzadelerimize dairelerine kadar refakat edin." dedi. Önde olan şehzade yüzündeki donuk ifadeyle başını memnun olur gibi salladı.
Arkasında olan şehzade sanki olacakları anlamış gibi huzursuz bir şekilde bana bakıyordu. Onu baştan aşağıya süzdüğümde titrediğini fark ettim.
Bir anda çakan şimşekle üzerimde olan bakışlarını önündeki abisine çevirdi. "Hadi Kasım, gidelim dairemize."
Son kez bana baktıktan sonra ilerleyen abisinin peşinden gitti. Arkama dönüp bakmama fırsat vermeden Gazel Ağa salonun kapılarını açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Osmanlı: Fatih-i Bağdat
Historical FictionTarih keşkelerden ibaret bilinmez bir okyanus misalidir. Tek ufak bir ayrıntı kaderin akışını tamamıyla değiştirebilir. Osmanlı en zor dönemlerinde iken daha 11 yaşında tahta çıkan 4. Murad kendini çıkış yolu olmayan bir ölüm kuyusunun içinde bulur...