23. BÖLÜM: "ŞANSIN GÜZELLİĞİ"

85.2K 4.9K 5.5K
                                    

Bölüm şarkısı: "Birsen Tezer - Sanki Rüya
Melike Şahin & Mabel Matiz - Düldül
Madrigal - Dip"

Bölüm sınırı: 2.8K vote + 4K yorum 🫶🏻 Yapar benim kızçelerim 🩷

Multimedya: "Savaş Türkay Kaner"

Keyifli okumalar!

23. BÖLÜM: "ŞANSIN GÜZELLİĞİ"

Gözlerimi delercesine kör eden ışığın, otelin buzlu penceresinden vuran güneş ışığı olduğunu ve saatin kaç olmasını önemsemeden kesintisiz bir şekilde ne kadardır uyuduğumu ilk başta anlayamadım.

Başım yastığıma terimin izi çıkacak kadar yapışmıştı ve midem karnımı yarmak ister gibi kuvvetli hareketlerle egzersizlerine başlamıştı.

"Defile..." diye fısıldadım, dudaklarım bir çöl kadar kuru, yine serap görmüş bir bedevi kadar da suya muhtaçtı. "Bitti mi?"

Göğsümde, o muhteşem sarhoşluğun altında filizlenen bir belirsizlik sızısı duydum ve boğazım tekrar tekrar kurudu. Bu sabah böyle bir şey hissetmek istemiyordum. Sadece biraz serinlemek, keyifli bir nefes alış ve çatlamak üzere olan başımın ağrısının dinmesi.

Beynim henüz uyandığımı ve yatağın içinde doğrulmak üzere olduğumu algılayamadan bedenimi iyice kavlayan, atletimsi şeyi çıkarmak için çekiştirdi.

Tuhaf bir şekilde uyuşukluğuma rağmen hiç zorlanmadan yapmıştım bunu. Serin hava al al olmuş tenimi okşayarak tüylerimi diken diken ettiğinde nihayetinde yatakta doğrulabildim.

"Ne kadardır uyuyorum?" diye sordum kendi kendime.

Dün gecenin anıları ilk başta kopuk kopuktu fakat bir araya gelip anlam kazanmaya başladıklarında önce uzandığım yerde şiddetli bir baş ağrısıyla kıpırdandım, sonra saniyeler içinde utanıp şok oldum ve sonra yeniden heyecanlandım. Bütün bu duygu seli kısa bir süre içinde yaşanıp bitmişti.

"Savaş Bey?"

Henüz gözlerimi saran çapağı bile temizleyemeden onu görmenin verdiği hisle kalbim deli gibi çarpıyordu ve nabzım adeta kulaklarımda atıyordu. Yüzüme, kalbimden pompalanan kan bütünüyle hücum etmişti ancak başımı kaldırarak ona doğru düzgün bir bakış atmayı başardım.

Beni izliyordu. Çenesinin keskin hatlarında gördüğüm gerginlik, göğsünün en az benim kadar hızlı nefes alıyor­muş gibi inip kalkmasının yanında geri planda kalıyordu.

Elinde tuttuğu viski bardağındaki kehribar rengi o ateşimsi sıvı, odanın içindeki kristal karaftan alınmıştı.

"Günaydın." diye mırıldanabildim.

Yatağın karşısındaki tek kişilik deri koltukta, elinde sabahın en erken saatinde içilmek için fazlaca sert olan içkisi ile öylece oturuyordu.

Ona daha net bir şekilde bakmak için doğrulduğumda başıma saplanan o amansız acı ve iç bulantısıyla yatağın başlığına yaslandım ve çarşafı üzerime çektim.

"Uzun süredir uyuyorsun." dedi, derin sessizliğinin ardından.

Sadece birkaç metre önümde oturuyordu. Pencerenin kenarında duran tekli koltuğu hangi ara yatağın karşısına çektiğini hatırlamıyordum ama tüm gece beni izlemiş olma ihtimali bile oldukça can sıkıcıydı.

Öylece beni izliyordu.

Gözlerinde belirsizliğin her tonunu görmüştüm. Hayır, bundan daha fazlası, çok daha fazlasıydı. Bakışlarıyla beni yiyip bitirdiğini hissediyordum. Tıpkı dün akşam baloda beni ilk gördüğünde baktığı gibi her detayı hafızasına kazıyor­du adeta. Boğazımdan inen sıcaklık göğsüme ve sütyenime yayılıyordu.

BANA KENDİMİ VERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin