25. BÖLÜM: "LAMİA"

89.4K 6.5K 8.1K
                                    

Bölüm şarkısı: "Halsey - Sorry
Dennis Lloyd - Nevermind"

Not: Bu bölüm Savaş'ın hayatı anlatılıyor. Atlayarak okursanız anlamazsınız. Atlayarak okuyup şurası havada kaldı, burası manasız oldu gibi yorumlar yaparsanız da şaplağı yersiniz 🤺🥋

Koray: "Dövüşmen guzum"

Yazara hediye: 7K vote + 10K yorum (sınır değil)

‼️ Destek yorumu yapacaksanız kendi yorumunuzun hemen altına yapın ki diğer yorumlar gözümden kaçmasın. Ayrı yorum olarak attığınızda diğer yorumları göremiyorum maalesef 🌸

Bölüm ithafı: aysesokmen0 ve YldzTaskn Olmasaydınız, olmazdı. İyi ki varsınız! ❤️

Keyifli okumalar!

25. BÖLÜM: "LAMİA"

Savaş Bey'in kısık sesi, sanki odanın içinde patlamaya hazır binlerce fırtına bulutu varmış gibi zayıf ve kararsız. Belki de beni buraya getirdiği için bin pişman.

"Onu korkutmamalısın." diye fısıldıyor, iri bedeni cılız bedenimin tam da arkasında. "Onu heyecanlandırmamalısın." diyor ve ekliyor, "Kalbi dayanmayabilir."

Şaşkınlık, korku, endişe ve diğer bütün duyguların bir anda harmanlandığı zihnim karmakarışık. Gözlerim irice aralanıyor fakat yeni bir dünyaya açılan bu odanın diğer kısımlarını net görmek bir yana detaylar silikleşmeye başlıyor.

"O kim?" diye fısıldıyorum tıpkı onun gibi.

Dudaklarımın üzerindeki ellerini tereddütle çekerken bedenim bedenine yaslı, bir adım çekilse düşüverecekmişim gibi titriyorum.

"Savaş Kaner." dediğinde karşımdaki genç oğlana bakmaya devam ediyorum. "Gerçek Savaş Kaner."

Çelimsiz bedeninin üzerinden geçen onlarca kablo. Göğsünün taze yarığını gizlemek için yapıştırılmış beyaz ama yer yer kana bulanmış bandaj. Odanın içinde bir kıyamet habercisi gibi ötüp duran cihazlar. Damla damla akan, koca bir serum ve o.

"Buradan çıkmak istiyorum." dediğimde tek yapabildiğim adımlarımı geriye doğru atmak fakat artık çok geç. "Savaş Bey, lütfen."

Savaş Bey, ne zaman bana dokunsa güven veren o elleriyle sırtımı desteklercesine okşuyordu, "Sadece gerçek Savaş'la tanışmanı istiyorum." dediğinde sertçe yutkunuyorum. "Bu sayede gerçek Türkay ile de..."

Loş odanın içine baktığımda gördüğüm tek şey acıyla gerilmiş soluk, beti benzi atmış ve tıpkı bir ölüyü andıran yüz. Yüzünün etrafına yayılmış kanla kirlenen ve birbirine yapışmış sarı saçlar. Alnından aşağıya doğru inen bir su damlası şakakları boyunca süzülüyor ama bunun ter mi yoksa gözyaşı mı olduğunu o an için anlayamıyorum.

"Savaş..." diye sesleniyor Savaş Bey, "Uyuyor musun?"

Hayır diye haykırarak bu odadan çıkmak istiyorum. Tek yapmak istediğim bu odadan kaçmak ve bu eve sırtımı dönerek arkama bile bakmadan koşmak.

Bir hasta yatağının üzerinde neredeyse ölüme terk edilmiş, yaklaşık 35 veya 37 kilo olan o adama bakıyorum öylece. Gözleri bu dünyada çok şey görmüş ve gördüklerinden pişman olmuş gibi artık görmek istemezcesine sımsıkı kapalı.

Dudakları uzun saatler oruç tutmuş bir kul kadar kuru, "Uyanığım." diye cevap veriyor bize. "Bu o mu?"

Loş ışıktan bile etkilenecek kadar güçsüz gözleri kısık bir şekilde aralandığında ilk olarak beni görüyor, beni biliyor ve tanıyor sanki.

BANA KENDİMİ VERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin