15. BÖLÜM: "KAPALI KAPILAR"

69.3K 4.5K 2.4K
                                    

Bölüm şarkısı: "Awolnation - Sail"
"Babel - Mumford & Sons"

Multimedya: İskender Kaner

Minicik not: Önceki bölümlere yapılan yorumlar ve verilen votelere kayıtsız kalamazdım o nedenle 4 gün içinde yeni bölüm.

Minicik not 2: Bölümde bolca Savaş var, başlara aldanıp korkmayın. Başları da kesinlikle Savaş yok diye atlamayın. Bu bölüm 💣

Keyifli okumalar!

15. BÖLÜM: "KAPALI KAPILAR"

Bir zamanlar 13 yaşındaydım.

Bir kan pıhtısından yaratılan insanın yine bir kan pıhtısıyla hayata veda edip edemeyeceğini düşünen o küçük kızdım.

Şimdi ise 22'sinde, günün bir vakti yine aynı sorunun esiri.

Kan pıhtısı ile başladığımız bu yolu yine bir kan pıhtısı ile bitirebilir miydik?

"Beni..." diye çığlık attığımda birden çöken ve ağırlığıyla tüm detayları yutan bedenin kolları arasında çırpınıyordum. "...bırak!"

"Sert hatunmuşsun."

Bedenim, acımasız kolları arasında dev okyanusun içindeki küçük bir sal gibi savruluyordu. Bacaklarım arasından ayak bileklerime kadar aktığını hissettiğim kanım, tenimi ateşten bir gömlek gibi sararken gözlerimi ona diktim.

Odamın baş köşesinde, sanki kendi kurduğu krallığın hükümdarı gibiydi. Silueti, puslu gölgelerin arasından çıkıp geldi; elleri kumaş pantolonunun dar ceplerinde, gözleri pusuya yatmış bir avcı gibi gözlerimde.

"Çok hırpalama." dedi İskender Kaner. Bakışları, adet kanımın sızdığı bacaklarıma değdiğinde lekeleri bir sır gibi saklamak için direndim. "Anlaşılan o ki Savaş hala tadına bakamamış, yazık etmeyelim."

Bir duman bulutuyla islenmiş ve göz gözü görmezcesine buğulanmış aklımı toparlamaya çalışırken bir yandan da bedenimi, hemen ardımda baskısını kuran bedenden kurtarmaya çalışıyordum.

"Önce Savaş Bey'in." dedi ardımdaki pis kokulu şeytan, "Bitirmezse benimsin."

Sırtımın tam arkasından yakıcı bir nefesle kopa gelen sözlerini menfur bir iğretiyle, kulaklarıma işlemeden söküp yok etmek isterdim. Onun kollarında biçare çırpınmaktansa, ölümü benim kollarımda tatmasını, her şeyden çok.

Bedenimi odamın bir köşesine atılmış halde bulduğumda suratıma bir korku yumruğu inmişcesine soğuk bir farkındalık ve aynı zamanda şokun içindeydim.

"Benden ne istiyorsunuz?" diye bağırdım.

Birkaç saniye önce bedenimi sıkıca saran adamın çirkin yüzünü ilk kez görüyordum. Şekilsiz, işlediği lanetli bir günah yüzünden çarmığa gerilmiş kadar uğursuz, derisi beceriksiz bir kasap tarafından soyulmuş kadar izli, çirkin bir yüzdü.

İskender Kaner, dar kumaş pantolonunun dayattığı konfor kadarıyla önümde dizlerini kırdığında gözlerime diktiği yeşil gözleri yeni bilenmiş bir bıçak kadar keskindi. Çaresizliğin, kendinden iğrenme ve nefretin boğuculuğu karşısında kendimi çekebildiğim kadar geriye çektim.

"Bekir'in kusuruna bakma." dedi, ardından yatağımın üzerinde duran çarşafı sert bir hamleyle kendine doğru çekti. "O pek kadın görmez." diye devam ettiğinde çarşafı bana uzatıyordu. "Görünce de nasıl davranacağını bilmez."

BANA KENDİMİ VERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin