İhanetin Acısı Geçer mi?

632 10 0
                                    

(...)

Acı.

Çokça acı.

Uzun süredir bedenine uğramayan neredeyse yabancılaşmış bir duygu. Ne zaman unutulduğunu farketse, korkunç bir şekilde kendini hatırlatan o illet.

Zaten hep böyledir. Geçmişten bu yana, tarihin her sayfasında böyledir. İnsanlar ne yaşarlarsa yaşasınlar acıyı hep unutur, acı daima kendini hatırlatır. İnsanlar acının içinde boğulur, bir türlü ölmez. Hayat biter, ama bitmez....

...

Genç kadının fotoğrafları tutan eli titredi. Normalde olduğundan daha fazla titredi. Normal, ne komik bir kelimeydi. Uzun süredir ellerinin titrediğini bile unutturacak kadar mutlu bir hayatı yok muydu?

Nefesi kesildi. Boğazının yanmaya başladığını hissetti. Gözlerinin dolmasına engel olamadı. Gözlerini sımsıkı yummak, bu fotoğrafları biraz daha az görmek, hemen şimdi unutabilmek istiyordu ama yapamadı. Yutkunmak istedi ama nasıl yapması gerektiğini hatırlayamayacak kadar afallamıştı. O kadar şaşkındı ki başka bir ihtimalin varlığını bile düşünemedi. Dudakları oksijene aç bir şekilde aralandı.

"Hayır" diye fısıldadı güçlükle. Canı bedeninden çekiliyormuş gibi oldu. Karnında derin, çok derin bir sızı hissetti.

"Hayır."

Sesi bile titremişti. Dakikalar sonra bulunduğu odaya girdi sevgilisi. Gerçek bir gülümsemeyle taçlanmış dudakları, odadaki donuk manzarayı gördüğünde yavaşça, ince bir çizgi halini aldı. Ortamdaki havanın öldürücü boğuculuğunu, odaya adımını attığı ilk an bir şekilde farketmişti. Bu, onun kadar gamsız ve gevşek bir adamı bile kasvete boğmuştu.

"Irene?"

Cevap alamadığında, kaşları usulca çatıldı. 'Belki de bu ismini sevmiyor olduğu için inat ediyordur' diye düşündü. Ara sıra böyle yapardı, nedense bu adını duymak istemezdi. Normalde olsa itiraz ederdi Yaman ama içinden bir ses üstelememesini söyledi. Zaten şuan da normal bir an gibi değildi. Sanırım isim meselesinden daha önemli şeyler dönüyordu.

"Feza?" dedi bu kez, az öncekine göre oldukça ciddi bir sesle, tereddüte düşen adımlarını ona yönlendirdi. Feza usulca başını kaldırdığında genç adam kızın yaprak yeşili gözlerindeki ifadeyi gördü ve iliklerine kadar üşüdüğünü hissetti. Suratı afallamış bir hal aldı. Okşamak ve sakinleştirmek amacıyla elini omzuna koymaya yeltendi fakat Feza ölesiye tiksiniyormuş gibi bir yüz ifadesine bürünerek geri çekildi ve kendini kurtardı. Temaslarını tamamen kesti. Suratındaki o tuhaf ifade yavaşça donuklaştı.

"Nasıl yaptın?" dedi normalden kısık çıkan ses tonuyla. Adam hiçbir şey anlamıyordu. Yarım saat önce telefonda görüşmüşlerdi. Feza böyle değildi, hem de hiç değildi. Aksine o kadar neşeliydi ki, bıcır bıcır konuşmuş, bir sürprizden bahsetmişti. Oysa şimdi, şimdi çok farklıydı. Bir şey olmuştu. Hissediyordu, çok kötü bir şey olmuştu.

"Ben anlamıyor-" demeye yeltendi ama yüzüne çarpan ve temas ettikleri yerlerde yanma hissi bırakan fotoğraf kağıtları sözünün yarım kalmasına neden oldu.

Fotoğraflar yere dağıldı. Yaman'ın gözleri kızın gözlerine takıldı sonra bakışlarını yere indirdi. Ve, kendi fotoğraflarını gördü. Yüzü afallamış bir hal aldı, gözleri büyüdü.

Kendine İyi BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin