12-Boşanalım Sevgilim.

74 5 0
                                    

Günümüz

Yaman otelin içinde tüm gerginliğiyle dolaşırken, sessiz bir terör de onu bir adım gerisinden takip ediyordu. Ayhan otele giriş yaptığı ilk an ağır bir şeylerin belki de bir mobilyanın paldır küldür yere yıkıldığını duydu. Eş zamanlı olarak kapıdaki güvenliğe baktı. Konuşmadı ama meraklı bakışlarıyla Yaman'a ne olduğunu sordu. Adam başını iki yana sallarken çaresiz ve tırsmış görünüyordu.

"Bir şeyini kaybetmiş" dedi gergin bir ses tonuyla. Bu civarda olan tüm çalışanlar en az onun kadar gergindi çünkü işten çıkarılmaları an meselesiydi, rastgele bir şeye sinirlenip herkesi işinden edecek kadar dengesiz biriydi Yaman. İyi şartlarda ve çok iyi bir paraya çalışıyor olmaları işlerini, uğruna endişelenilesi kılıyordu. Ayhan tereddütle orda beklemeyi, hatta geldiği gibi geri dönüp muhtemel belanın içinden defolup gitmeyi isterdi ama cebindeki cüzdanın hafif kabarıklığının ayırdına varması buna engel oldu. Hızla adamın odasına adımladı. Bunu teslim etmesi gerekiyordu. Rastgele bir yere bırakmayı ve onun kendi kendine bulmasını beklemeyi de düşünmüştü ama o şekilde de içi rahat etmeyecekti. Özellikle de gördüğü şeyden sonra. Üstelik bu olay yalnızca iki günlük patronunu değil çocukluk arkadaşını da ilgilendiriyordu.

Yaman duvardan indirip kuru bir öfkeyle tekmeleyerek parçaladığı birkaç gün evvel öldürdüğü adam tarafından hediye edilmiş, artık midesini bulandıran o tabloya son bir kez vurdu ve odanın bir köşesine fırlattı.

"Aklımı yitireceğim! Nerde bu? "

Elleriyle saç köklerini sımsıkı kavramıştı ve zerre kadar acımadan son gücüyle çekiştirerek başındaki müthiş ağrıyı yok etmeye çalışıyordu fakat işe yaramadığı aşikardı. Odasının, evinin hatta hiç uğramadığı otel koridorlarının içinden geçmiş, her yeri aramıştı ama cüzdanını bulamıyordu. Ciddi anlamda üç saattir her köşede arıyordu ve öfkesi o kadar büyümüştü ki gerçekten aklını yitirmesi birkaç tahtasının eksilmesi an meselesiydi. Koltuğa oturdu fakat birkaç saniyeden fazla hareketsiz kalamadı. İçinde bir kıvılcım kıpırtısız durmasına engel oluyordu.

Elleri saçlarını kerpeten gibi kavramış bırakmazken hafifçe, tamamen mekanik bir hareketle ileri geri sallanıyor, dudakları sürekli hareket ediyor kendine bile anlamsız gelen şeyler mırıldanıyordu. İlaç kullandığı senelerde yüksek dozlar alması nedeniyle öfke krizleri kısmen uyuşmuş oluyordu fakat uzun süredir ağzına ilaç sürmediği için şu anda tüm ilkel duyguları dibine kadar yaşıyordu. Dünya üzerinde en çok sinirlendiği şey rastgele bir şeyleri kaybetmek daha kötüsü ise bulamamaktı, hayatının her döneminde bundan iliklerine kadar nefret etmişti ve her kayıp eşyanın sonucu onu ölesiye yıpratan bir sinir krizi olmuştu. Kader onunla durmadan oyun oynuyor ve her seferinde, yerini asla dolduramayacağı şeyleri yok ediveriyordu. Servetiyle, o cüzdanı milyon kere baştan yaratırdı ama eski hali olmayacaktı işte.
Sinir duygusu kesinlikle normal bir insanda olamayacak kadar aşırıydı. Beynine her saniye onlarca farklı noktadan şimşek çakıyor, öfkesini nasıl ve nereye yönlendireceğini bilemiyordu. Ne zaman bir patlama yaşasa, önüne gelen canlı cansız her şeyi paramparça etmek isteği yüzünden bilincini kaybedecek raddeye geliyordu. Ne ilaçlar tamamen etki edebilmişti ne başka bir şey. İhtiyacı olan tek şey olumlu duygular ve stresten uzak olmaktı. Bir süreliğine bunu deneyimleyebilmiş olsa da üzerinden çok zaman geçmiş tüm o güzel anları kendi hataları yüzünden kaybetmişti ve gelecekte bir kez daha yaşayabileceğine dair inancı yoktu. Feza yüzüne bakarken bile tiksintiyle dolarken nasıl olur da eski günlere geri dönerlerdi? Onu ihanet ettiğine inanırken nasıl olur da affederdi? Öyle değilmiş gibi davranıyordu ama kadının onu istemediğinin farkındaydı.

Her zerresi öfkeyle titriyor dişlerini sımsıkı sıkıyordu. Kapı açıldığında kimin geldiğine bile bakmadı.

"Git burdan!" dedi öldürücü derecede yoğun bir sesle. Az sonra cinayet işleyecekmiş gibi dehşet içindeydi.

Kendine İyi BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin