4-Beni Tanıştığımız Geceye Götür.

114 5 0
                                    


F

eza toplantı salonundan bir hışımla, neredeyse titreyerek çıktı. Resepsiyonist tuhaf bir şekilde onun yıkılmışlığını hissetti ve onu gördüğünde yadırgarmış gibi baktı, bu da genç kadına çok kötü gözüktüğünü düşündürdü. Kadın ona olabilecek en kısa bakışı attıktan sonra alelacele tuvalet olduğunu düşündüğü yere adımladı. Kadınlar tuvaletine girdiği ve kapıyı sertçe kapadığı sırada toplantı salonunun kapısı açıldı ve Yaman öfkeden oteli yakabilirmiş gibi bir suratla çıktı. Hızlı adımları resepsiyonist gencin yönüne döndüğünde adam soğuk terler dökmeye başladı. Yaman tam olarak masanın önünde durdu.

"İspanyol orospu çocuğu nereye gitti?"

Alev alev yanan sesi karşısındaki genç adamı hafifçe titretti. Anlık olarak beyni durmuştu ve geçen her saniye kendi aleyhine de olsa beynini çalıştırmayı beceremiyordu. Yaman bir saniye daha dayanacak değildi, girip çıkan ve geniş alanda duran herkes çekingen bakışlarını ona çevirmişti. Pansiyonerler olay çıkacağını hissederek odalarına gitmeye davranmıştı.

"Martín nerede!? Nereye gitti!?"

Elleri, bu kelimeleri etmeden hemen önce sertçe masaya vurdu. Bir kez daha titredi adam fakat zihni yaşadığı korku nedeniyle çalışmaya başladı.

"O-odasında!" dedi bastıramadığı bir tür korkuyla.

"Odasına çıktı, 32 numara!"

Tabiki bugün işe gelirken bu kadar strese maruz kalacağını tahmin etmiyordu. Kendini dakikalar içinde öyle bir anda bulmuştu ki gerginlikten, ve işini kaybetmek istememesinden dolayı ikiletmeden söylemişti patronunun istediğini. Eş zamanlı olarak Yaman resepsiyondan ayrıldı ve adım attığı yeri kavuran, kurutan bir öfkeyle asansöre yürüdü. Kapı kapandığı an orada bulunan herkes sakin bir nefes aldı, özellikle çalışanlar Yaman'ın öfkeli anlarını çok iyi biliyordu. Çoğu zaman dünyanın en gevşek adamıydı, her şeyle sinsice alay eder herkese kibirli de olsa bir tür samimiyetle yaklaşırdı. Gülmezdi ama kızmazdı da.

Ani sinir halleri kendini göstermeye başladığı an ise içleri korkuyla dolardı. Bu anlarda odasına kapanır ve her yeri, her şeyi paramparça eder en sonunda tükenerek uyuyakalırdı. Şimdiye kadar çalışanlarından birine bile zarar vermemiş olması bundan sonra da vermeyeceği anlamına gelmiyordu çünkü öfkeyle kavrulduğu anlarda kendini sinir krizlerinin pençesinde buluyordu. Yaptıklarının bilincinde değildi çoğu zaman. Kıllarına bile zarar gelmemesine rağmen duydukları gürültü ve nadiren yedikleri azar bile onları ürpertmeye yetiyordu. Yaman asla tahmin edilemezdi ve ne yapacağı belli değildi. Hiçbir zaman.

Yaman, asla o kata varamayacakmış gibi hissettiren asansörün ortasında yumruklarını sıkıp parmaklarını tamamen açıyor, ve tekrar sıkarak tekrar açıyordu. Öfke kontrolü konusunda koskoca bir hayal kırıklığıydı. Kendi bir psikiyatr olmasına rağmen bu hastalıklı durumu tedavi edememişti. Normal bir insan gibi sakinleşmeyi bile başaramıyordu, sinir krizini nasıl önleyebilirdi ki? Dişleri olanca kuvvetiyle sıkmasından dolayı sonrasında kesinlikle ağrıyacaktı fakat bu neredeyse çıldırma hali içersinde umursamıyordu. İstediği kata geldiğine gösteren o tık sesi duyulduğunda öfkesini daha fazla tutamayacağından emin oldu ve asansörden dışarıya adımını attı. Birkaç adımda üzerinde 32 yazan odanın kapısının önünde durdu ve olanca gücüyle vurdu.

"Aç kapıyı"

Sesi sakin çıkmıştı ama bu sakinlik kendini kontrol etme ve kandırma çabasından başka bir şey değildi.

"Bola-"

Ve dakikalardır sınırlarında gezdiği o öfke patlaması geldi. Gürültülü adımlarından ve sesten rahatsız olan birkaç kişinin odalarının kapıları açıldı.

Kendine İyi BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin