2-Bazı Kişiler Tekrar Tanışır.

155 5 0
                                    


Alelacele Türkiye'ye dönmelerinin üzerinden yaklaşık bir gün geçmişti. Adını öğrenemedikleri birinin ihbarı sonucunda kaldıkları otele polis ekipleri yönlendirilmiş, yarım saatte zoraki toplanmışlar ve aniden ülkeden kaçmak zorunda kalmışlardı. Şuan içinde bulundukları ev Kuzey'e aitti. Ayhan bir süredir tek kelime etmemişti, belki de ne diyeceğini bilemiyordu. Suratında tırsak bir ifade vardı, gözlerinden korku akıyordu.

"Ben bittim, ben çok fena bittim"

Koltuklara oturmuş iki genç adamın aksine Feza, dakikalardır geniş odayı adımlıyor, şikayet edenin kim olduğunu tahmin etmeye çalışıyordu. Doğal olarak başarısız oldui. Zaten bozuk olan sinirleri, Ayhan'ın fazlaca bireysel cümleleri yüzünden ikiye katlandı ve ters ters baktı ona.

"Bir tek sen bittin değil mi Ayhan?" dedi sitemle.

"Bir tek sen bittin çünkü amına koyayım, kesinlikle bizi kefil olarak göstermedin. Siktiğimin anlaşma kağıdında Kuzey Pala ve Feza Korhan yazmıyor değil mi?"

Sesi yükselmese bile, tonu gittikçe daha da keskin bir hal aldı. Sinirli olduğu çok belliydi. Kolay kolay sinirlenmezdi ama, gerçekten başlarındaki derdin büyüklüğünün farkındaydı. Onca sıkıntısına bir de bu eklenmişti. Ve bu farkındalık her zamanki kadar sakin kalmayı imkansız hale getiriyordu.

Kuzey sıkkın bir şekilde onları dinlerken, daha fazla oturmaya dayanamadı ve o da ayağa kalktı, geniş odada fink atmaya başladı. Ellerini arkasında birleştirmişti.

"Allah kahretsin, hangi piç çalmış olabilir?" dedi sinir ve tahammülsüzlük karışımı bir sesle.
Geçmişine takılı kalmayı asla bırakamayan, olmuş ve asla değiştiremeyeceği şeylere gereğinden fazla kafa yoran Feza ve sadece bulunduğu anı düşünen Ayhan'ın aksine, o daha gelecek ve çözüm odaklı düşünüyordu.
Yüksek sesle ofladı. Önünde duran masayı ani bir öfkeyle devirince Feza irkilerek gözlerini kırptı. Ani hareketler onu çok geriyordu. Belli etmeyerek dişlerini sıktı.

"O kadar şey var amına koyayım! Gidip bulup çaldığı şey bizim istediğimiz tablo mu? Nasıl olur bu, böyle tesadüfü sikeyim!"

Kuzey'in bağırışları cevapsız kalırken Feza sakinleşme amacıyla derin nefesler aldı. Sonra başını usulca iki yana sallayarak koltuklardan birine oturdu.

"Bu tesadüf değil, olamaz. Hem tablo müzayedenin en pahalı ürünü bile değil. Kesinlikle birinin parmağı var bu işte, Pablo'nun malikanesinin önüne ve otele polis gönderen kişiyle hırsız aynı kişi kesin"

Bir an gözünün önüne, polislerin yığılmış olduğu o geniş kapı geldi. Penceresinden bakmıştı, ikiden fazla polis arabası görmüştü. Polis, yakalanması demekti. Yakalanması özgürlüğünden vazgeçmesi anlamına geliyordu. Bu ölüm gibi bir şeydi. Tam anlamıyla her şeyini kaybetmesi demekti. Elinde kalan tek şey özgürlüğü iken, bunu hayal etmesi bile korkunçtu.

Sıkkın bir nefes verdi. Bir çözüm yolu düşünmeye çalışıyordu fakat aklına gelen hiçbir şey yoktu. Beyni durmuş gibiydi, Aslında, bu sonucu kabul etmek yerine geçmişte yapmış olabileceği tüm olasılıkları aklından geçirirken, çözüm düşünme işinde başarılı olduğunu söylemek koca bir yalan olurdu.

Kuzey de sakinleşmek adına diğer ikisinin yanına oturdu. Ateşli bakışlarını yere dikti. Bir nefes verdi.

"Kahretsin" dedi tekrardan, kısık sesle. Avuç içiyle koltuğun kenarına sertçe vurdu. Dudaklarını birbirine bastırdı. Hiçbir çözüm yolu bulamıyordu ve yapacak hiçbir şeylerinin olmadığını kabullenmeye başlıyordu. Feza birinin bu sessizliği bozması gerektiğinin farkındaydı. Konuşmayı hiç istemiyor olsa da bunun sorumluluğunu aldı.

Kendine İyi BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin