22-Hiçbir Ölüm Beklenmez

19 1 0
                                    


Burnunu çekti adam, yüzüne bulaşmış toza karışan ıslaklığın sebebi gözyaşlarından başka bir şey değildi. Derin çukurun üçte biri, şimdiden toprakla dolmuştu. En dibine yerleştirilmiş tabut, üzerine atılan her kürekle biraz daha az görünür oluyordu. Öte yandan toprak ve taş parçalarının arasından kirlenmiş fotoğraf kağıtlarını da görmek mümkündü. Tabutun içine beyaz kefenle sarılarak konulmuş kadına ait mavi valizin içindeki her şeyi aynı çukura gömmüştü adam. Feza böyle isterdi, biliyordu. Onlardan uzak kalamazdı, ve eğer Feza yaşamıyorsa bunlar Yaman'a acı veren hatıralardan başka bir şey de olamazdı. Zaten inciler dışında hiçbir bağlantısı yoktu o mavi valizle.

Saat öğle bile olmamıştı ama havada güneş yoktu. Gökyüzü boydan boya gri bulutlarla kaplıydı, maviliğinden arınmıştı.
Mezarlık bomboştu, yalnız Yaman vardı nefes alan, geri kalan her şey ölüydü. Kuş bile yoktu, kedi yoktu. Elleri sımsıkı kavramıştı küreği, ara sıra ağlamasıyla birlikte kısık sesli hıçkırıkları duyuluyordu yalnızca.
Yalnız başına gömüyordu sevdiği kadını, toprağını kendi elleriyle atıyordu. Hiçbir yerinde fiziki acı yoktu belki ama yine de kendisini durduramıyor, içinde bulunduğu derin buhran onu ağlamaya sürüklüyordu. Attığı her toprak tanesine karşılık bir gözyaşı dökmek üzerine anlaşmıştı sanki yaradanla. Yaratan ve sonra da sevdiği kadının canını alanla. Önceden de dindar biri değildi fakat şimdi ona karşı öfke doluydu içi. Sadece öfkeli de değildi, nefret ediyordu, daha önce hiç yaradandan nefret etmemişti. Kendini yarattığı için bile, ama şimdi en sevdiğinin canını almıştı ve ona sonsuz bir kin duygusuyla sarıp sarmalanmıştı artık.

Daha da hırslanmıştı, aceleyle vuruyordu küreği toprağa, aceleyle atıyordu toprağı mezara. Dişlerini sımsıkı sıkıyordu, ara sıra yüzü kasılıyor tüm duygularından arınıp soğuk, ciddi bir hale bürünse de bu anlar çok uzun sürmüyordu. Gözlerinden akan hızlı damlalar toprağa damladı ardı ardına. Ne yapacağını bilemiyordu, hissettiğine bir isim veremiyordu. Felaketti bu, sadece felaket. O an Yaman'ın hayatını anlatabilecek kadar derin tek kelime yoktu. Ortada derin bir şey de yoktu aslında, Feza ölmüş Yaman yalnız kalmıştı. Ve tuhaftır, her şey öyle sessiz sakin, öyle olaysız yaşanmıştı ki bu Yaman'ı deliliğe itecek raddeye gelmişti. Bütün gece uyumamış, sabahın ayazında mezarlığa gelmiş, Feza'nın ölü bedenini teslim aldıktan sonra herkesi-herkesi kovmuştu. O zamandan beri tek bir kelime konuşmamıştı, çok öfkeliydi. Her şeye öfkeliydi ama aslında hiçbir şey onun öfkesinden etkilenmiyordu. Karısının ölümünden etkilenmedikleri gibi.
İşte, çukur tamamen dolmuştu. Yaman bunu farketmeden kenardaki yığından mezara toprak atmaya devam ettiğinden az evvel çukurun olduğu kısım alçak, ufak bir tepecik halini almıştı. Henüz bir mezar taşına sahip değildi.

Duygulardan arındığı anlardan birinde, gecenin bir vakti bu işle uğraşan birine ulaşmış ve mezar taşının siparişini vermişti fakat en erken yarın gelip yapabileceklerdi.

Ağlamaktan kızarmış gözlerle kendi elleriyle yığdığı toprağa baktı. Küreği bir yana fırlattıktan sonra kıyafetinin koluyla yüzünde kirli ıslaklığı sildi. Gözyaşları durulunca görüşü de netletmişti, fakat Feza'nın ölüm haberini aldığı o an gözlerine inen gri perde gitmedi. Mavi bakışlarını kaplayan sis tüm dünyayı iç karartıcı bir şekilde görmesine sebep oluyordu. Gözlerini taşsız mezardan çekip tüm mezarlıkta gezdirdi, herşey griydi. Gök, mezar taşları, üzerlerinde yetişen tek tük yabani bitki ve yakın zamanda konulmadığı belli olan solmuş birkaç çiçek buketi. Dünyadaki her şeyin rengi soluktu, toprak bile hastalıklı bir solgunluğa gömülmüştü. Rastgele bir toprak parçasına, kimin olduğunu bilmediği bir mezar taşına takılıyken gözleri, yutkunmak istedi ama gözleri acıyla yandı. Umutsuzca bir hayat belirtisi aradı kulakları, duymak için uğraştı hatta farkında bile olmadan dişlerini sıktı ama çıt yoktu. Duyulan tek ses, yeni yeni esmeye başlayan rüzgarın hafif uğultusuydu. Gerçi birisi ona seslense de duyabileceği meçhuldü, kulaklarındki uğultu öyle baskındı ki kendi düşüncelerinden başka bir şey duyamıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kendine İyi BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin