Bölüm 9: Üçlü?

7.2K 533 167
                                    

Gençler.. Biliyorsunuz, bölüm atmam için tek motive kaynağım yorumlarınız. O yüzden rica edeceğimm, pamuk eller yıldıza ve satır aralarına ;*

****

Bakışlarım önümdeki cılız çocuk ve Zeki arasında mekik dokudu, Zeki beni gördüğüne şaşırmış görünse de bozuntuya vermeden konuşmaya devam etmişti. "Kurye değil, arkadaşım." Kapıyı biraz daha araladı, hafifçe kenara çekilmişti. "İçeri gelsene Kağan."

"Agalar günü mü ne bu? Vay eşşek senin arkadaşın mı var?" dedim gülerek içeri girerken, Zeki'yi arkadaşlarıyla toplanıp pes atan biri olarak hiç hayal etmemiştim. Gerçi belki pes atmazlardı, her an oturup bir iki el satranç atacak tip vardı bunlarda.

"Sayılır." diye cevaplamıştı beni Zeki, o sıra büyük adımlarla holden salona doğru ilerlemiştim. Etraf beklediğim gibi epey düzenliydi, salonun ortasındaki müzik topundan çalan enstrümantal müzik içimi baymıştı lakin. Salon genişti, genişliğine tezat epey az eşya vardı içinde. Duvara monte edilmiş büyük bir televizyon, tam karşısında krem rengi L bir deri koltuk ve ortalarında yuvarlakçana bir sehpa. Sehpanın üstünde iki kadeh votka, votkaların etrafına dizilmiş evcimen mumlar.

İzin almadan müzik topuna doğru ilerlemiştim, şehir manzaralı camın önündeki komodinin üstündeydi. Şarkıyı değiştirmek için tuşları karıştırırken bakışlarım içeri altına eşofman giyerek gelen Zeki'ye takıldı, şu çocukla Rusça konuşuyordu ama anlamıyordum.

"İki aktif mi..?" demişti az önceki oğlan kendi kendine. Krem koltuğun üstüne otururken votkasından bir yudum aldı, "İyi ki deliğimi önceden hazırlayıp gelmişim, heyecanlandım..."

"O eşcinsel değil." O sıra Zeki yanıma adımlayıp karıştırdığım müzik topunu elimden çekmişti. Ardından aleti ters çevirip bana geri uzattı, işaret parmağıyla iki tane tuşu göstermişti. Uzattığı topu alıp gösterdiği tuşa bastığımda şarkı değişti, istemsizce gülümsemiştim. "Kadınlardan hoşlanıyor, sen de toparlansan iyi olacak."

"Tch, Türk erkekleri de ayrı yakışıklı oluyor. Yazık oldu..."

"Dante, laflarına dikkat et. Hadi, toparlan artık." Zeki hafiften sesini yükselterek konuştuğunda artık araya girme gereği hissetmiştim, elimdeki müzik topuyla oynamayı bırakıp bakışlarımı iki Slav arasında gezdirdim.

"Beyler, sizi anlamıyorum farkındaysanız. Türkçe konuşun."

Zeki o an beni fark edermişçesine yeşillerini bana çevirmişti, başını olumsuz anlamda salladı; hemen ardından çocuğun yanına ilerleyip hafifçe kolundan ittirdi. "Gerek yok, gidiyordu şimdi."

"Gerek yok oğlum, gönderme çocuğu." demiştim Zeki'nin yanına ulaşarak. Tek elimle onun kolundan kavradım, bunu aslında düşünmeden yapmıştım.

Vücudu sıcacıktı, sanırım yeni duştan çıktığı içindi. Bembeyaz tenini esmer elimle kavradığımda resmen teninden alev yüklenmişti kendi bedenime, bir an uygunsuz bir şey yaptığımı düşünerek elimi onun kolundan çektim. Çoktan bakışları bana dönmüştü. "Üçümüz, erkek erkeğe takılırız. Ne olacak oğlum? Hem arkadaşınla tanışmış da olurum."

Zeki bu söylediklerimden pek memnun kalmış gibi değildi, bana ters yapmadıkları sürece herkese arkadaş canlısı yaklaşan sıcakkanlı biriydim. Ben geldim diye diğer arkadaşını göndermesi saçmalıktı bence, hep beraber takılabilirdik.

"Kağan.." demişti Zeki, bana ilgilenmekten bıktığı bir çocuğuymuşum gibi bakıyordu. "İşi var, gidecek. Uzatma."

Onun bu düz, sert tavrına karşı dudaklarımı büzdüm, bir şey diyecektim de aslında o çocuğun burada olup olmamasının çok da sikimde olmadığını fark ettim. Omzumu silkmiş ve konuşmayacağıma dair elimle dudağıma hayali bir fermuar çekmiştim.

TAMİRCİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin