*Elmacı bahçeye gelir.
Elmacı: Amanin ne kadar tatli bir bahçe burasi. Amanin de amanin.
Güçlü: Zorlama i harfi geldi. Sevmiyorum bu adamı.
Bahçıvan: (Gülmeye başlar.)
Güçlü: (Gülmeye başlar.)
Elmacı: Hah! işte sizin gülmeleriniz sayesinde bu bahçe; bu kadar güzel, bu kadar alimli.
Güçlü: Ha… tabi öyle. Niye geldin sen?
Elmacı: Aaa, bizim çocuklar evde ne kadar elma var yediler bitirdiler. Şimdi de elma elma diye zirliyorlar. Ah bir dinleseniz, o ses asla güzel değil. Sizden elma almaya geldim. Tabi parasiyla.
Güçlü: Tamam, tamam. Bahçıvan bir kasa elma indiriver. Çabuk (Ellerini şaklatır)
Bahçıvan: Tamam beyim. (Kasa alır ve ağaçlara koşmaya başlar.)Elmacı: Çok, çok sağ ol be Güçlü. Senin elmalarin tadi bir başka.
Güçlü: Öyle tabi, bu bahçede simetri var.
Elmacı: Ne var? Hiç duymadim. Bir tür ağaç falan mi?
Güçlü: Cahil cahil konuşma Elmacı. Simetri diyorum yahu. Yani bir düzen var. Baksana etrafına, ağaçların dizilişine. (Eliyle etrafı gösterir.)
Elmacı: Hm, hâklisin. Ağaçlar tıpatıp ayni. Sanki dallardaki yapraklarin sayisi ve dizilişi bile ayni. (Şaşırır.)
Güçlü: Öyle olacak tabi, düzen her şeydir. Bu arada senin konuşman beni deli ediyor be adam.
Elmacı: Benim konuşmam muntazamdır da senin bahçe bir garip.
Güçlü: Neymiş garip olan?
Elmacı: Bu… bu çok fazla değil mi? Baksana dallarin sayisi bile ayni, bir dalda nerede ne kadar yaprak varsa başka bir ağaçta da o kadar yaprak var. Yorulmuyor musun?
Güçlü: Yo… neden yorulayım ki? Ben yapmıyorum. Bahçıvanın işi ne yapsın.
Elmacı: (Derin bir ah çeker.) Bahçivana üzüldüm beyim. Onu düşünen birine hiç benzemiyorsunuz.
Güçlü: (Gülmeye başlar) Onun işi bu. Niye üzüleyim? Hem sen kendine üzül be adam. Evin sanırsın panayır, hiç susmaz mı bu çocuklar?
Elmacı: Haklisin, çocuklar sabahin köründe başliyorlar akşama kadar ağliyorlar. Yine de işe geç kalmak gibi bir lüksüm yok be Güçlü. Alarm niyetine çocuklari kuruyoruz. Böylece kalkip kapatma gibi çaremizde olmadiğindan işe gidiyoruz. Neyse, nerede kaldi bahçivan?
Güçlü: Biraz uyuşuk bir tip. Eminim ileride bir ağacın altında uyukluyordur. Bir alarm da ona lazım.
Elmacı: Bunu bilemeyiz beyim.
Güçlü: Sen bilemezsin ama ben onu çok iyi tanıyorum. Kesin uyumuştur bir yerde.
Elmacı: Öyle diyorsan beyim.